Nisan 28, 2024, 06:56:47 öö

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - yo£cu

Sayfa: [1] 2 3
1
Oyun Yamaları / istek fm 2008 %96 tğrkçe yama vista
« : Nisan 03, 2010, 17:45:31 ös »
arkadaşlar elinde turksportalın vista için uyarlanan fm 2008 %96 tğrkçe yaması olan varmı

3
 Türk güreşçi Koca Yusuf ve Hakan karakterleri "Süper Street Fighter IV"de yer aldı.

Bilgisayar dünyasının en popüler dövüş oyunlarından Super Street Fighter, Nisan ayında çıkaracağı yeni versiyonunda, iki Türk karaktere de yer verdi. ‘Hakan' adında yeni dövüşçü karakterini oyunseverlere sunan Street Fighter IV'de Darun Mister adlı Hintli karakter de Türk güreşçi Koca Yusuf'tan esinlenerek yaratılmış.



Super Street Fighter 4 oyun programındaki dövüş karakterleri arasında en büyük cüsseye sahip olan Hakan karakteri, Türk bir pehlivandan esinlenerek yaratıldı.

Rengi turuncu olan Hakan'ın burma bıyıkları mavi olan saçları ile birleşiyor. Oldukça cüsseli yapıya sahip olan Hakan, pehlivan olmasından ötürü, oldukça ’kaygan’ bir dövüş tarzı geliştirmiş. Dövüş sırasında vücudunu sık sık yağlayan Hakan, yer yer çayır güreşi hareketleri de kullanarak rakipleriyle dövüşüyor.
Ağır olmasına karşın yağlı ve kaygan vücudu sayesinde gayet mobil ve çevik olabilen Hakan karakteri, göbeğinin üstünde kayarak düşmana girişiyor, ani dönüşler yapabiliyor, ayakları üzerinde kayabiliyor, rakibini yağlı kolları arasında sıkıp yukarı fırlatıyor, yağlı bedeni etrafında çok hızlı bir şekilde çevirerek, etkisiz hale getiriyor.

Yeni oyunun, Xbox360 ve PlayStation3 için 27 Nisan 2010’da piyasa çıkacağı açıklandı. Street Fighter oyun tasarımcıları daha önce yarattıkları, Darun Mister adlı Hintli karakteri, yine bir Türk kahramanı olan Koca Yusuf’tan esinlenerek yaratmışlar, ancak bu karakterin aslen bir pehlivan olması nedeniyle yeni versiyon Super Street Fighter 4’te Hakan adlı karakteri yaratmaya karar verdikleri belirtildi.

Oyunun Videosu http://www.saripapatya.net/oyun-haberleri/11687-tuerk-guerethci-koca-yusuf-ve-hakan-karakterleri-sueper-street-fighter-iv-de-yer-aldy.html#post18249

4
Futbol ve Diğer Sporlar / Avrupadaki Müslüman Futbolcular
« : Ocak 30, 2010, 23:33:32 ös »
Avrupa`nın önde gelen kulüplerinde oynayan Müslüman futbolcular, oynadıkları futbolla, attıkları gollerle ve hayat tarzlarıyla futbol kamuoyunun gündeminden hiç düşmüyorlar.

Müslüman futbolcular Avrupa’yı sallıyor. Avrupa’nın köklü kulüplerinde top koşturan onlarca Müslüman yıldız, hem futbolları hem de hayat alanlarına ilişkin İslami tercihleriyle sık sık gündeme geliyor.

Henry, Ribery, Kanoute, Drogba, Van Persie, Toure, Nihat ve daha birçoğu…

İşte Avrupa futbolunun gözbebeği Müslüman futbolculardan bazıları:

Nicolas Anelka:
Nam-ı diğer “bizim Bilal”. Real Madrid’de top koşturdu. Fransa Milli Takımı’nda 12 gol attı. Şu an İngiltere Premier Ligi takımlarından Bolton’un formasını giyiyor. Fransa’daki faşist politikaları yüzünden sık sık Sarkozy’ye ağır eleştirilerde bulunuyor. İslam’ın, futboluna katkı yaptığını her fırsatta dile getiriyor.

Zlatan İbrahimovic:
İnter’in gol makinası. Boşnak bir anne ve Hırvat bir babanın İsveç pasaportlu oğlu. Ajax’ta parladı. İsveç’te başarılı performansını sürdürüyor. Şu an İtalya Ligi Serie A’da İnter formasıyla 41 maçta 24 golü bulunuyor.

Thierry Henry:
Kimi otoritelere göre futbol tarihinin en iyi 10 futbolcusundan biri. Arsenal’da sağ kanat olarak başladığı kariyerine, inanılmaz sürati ve eşsiz son vuruşlarıyla forvet olarak devam ediyor. Halen Barcelona’da. Şimdiden Fransa Milli Takımının efsanelerinden biri haline geldi. Medya onun Müslüman olduğunu Almanya’da 2006 yılında düzenlenen Dünya Kupası esnasında Cuma Namazına giderken fark etti.

Robin van Persie:
Hollanda futbolunun en parlak gençlerinden biri. İngiltere’nin önde gelen takımlarından Arsenal’ın gol umudu olarak görev yapıyor. Hem kanatta hem forvette göz dolduruyor. 2006 Dünya Kupası’nda da Hollanda Milli Takımı’nda görev alan van Persie, Faslı eşiyle evlenince Müslüman olduğunu açıklamıştı.

Nihat Kahveci:
İspanya’daki gururumuz. Beşiktaş’taki gençlik yıllarında bir numaraydı. İspanya’nın Real Sociedad takımına transfer oldu; orada da hem takımının, hem de La Liga’nın en dikkat çeken ismiydi. Şimdi Villareal’da her hafta bir gol atmakla meşgul.

Kolo Abib Toure:
Son Dünya Kupası’nın flaş takımı Fildişi Sahilleri’nin bel kemiği. Dünya futbolunun son dönemde gördüğü en iyi stoperler arasında gösteriliyor. Henüz 26 yaşında; ama Arsenal’in kilit adamı olduğu konusunda herkes hemfikir.

Hasan Salihamidzic:
Boşnakların gözbebeği. Sağ bek, sol bek, defansif orta saha gibi birçok kritik noktada oynayabiliyor. Bayern Munich’te yıldızı parladı. Şimdi İtalya’nın Juventus takımı için ter döküyor.

Valon Behrami:
İsviçre’yle oynadığımız “gergin” maçlarda tanımıştık onu. Yeteneğiyle herkesin beğenisini toplamış, “gerginliğe” ilişkin yaptığı kardeşane açıklamalarıyla gündeme gelmişti. Halen emanet aldığı Lazio’nun sağ kanadında başarılı oyununu devam ettiriyor.

Franck Bilal Ribery:
Galatasaray’ın kıymetini pek de bilemediği futbolcu. İbadetlerine tutkun bir Müslüman. Sezon başında Bayern Munich’e transfer oldu. O gün bugündür takımın beyni rolünde. Fransa Milli Takımı’nda da Zidane’nın boşalttığı oyun kurucu mevkisinin veliahtı.

Didier Drogba:
Fildişi Sahilleri’nin bir diğer yıldızı. Gücü, sürati, sert şutları ve gol yeteneğiyle parmak ısırtan bir hücum oyuncusu. Marseille’dan yıldızlar topluluğu Chelsea’ye geldi. Birçok maçta takımını sırtlayan isim oldu. Chelsea’nin yeni teknik patronu İsrailli Avram Grant’le olan tartışmalarıyla gündeme geldi.

Yıldıray Baştürk:
‘Alamancı’ futbolcularımızdan ilk dikkat çekeni. Bayer Leverkusen’in efsanevi yükselişinde başrol oynadı. 2002 Dünya Kupası’nda Milli
NOT: Konunun Amacı avrupadaki hangi futbolcunun müslüman olduğudur. konuyu okuyunca bende çok şaşırdım elhamdülillah. bu arada transferler dolayısıyla futbolcuların şimdiki takımları değişmiş olabilir buna takılmayın

Takımımızın kilit futbolcularından oldu. Almanya’nın son şampiyonu Stuttgart’ta 10 numaralı formayı giyiyor.

Djibril Cisse:
Son olarak Beşiktaş’ın rakibi Marseille’de karşımıza çıkan Cisse’nin ismi, bildiğimiz ‘Cibril’. Herkesin, onun Henry’yle yan yana Fransa Milli Takımı’nı coşturacağını düşündüğü günlerde ağır bir sakatlık geçirdi. İyileşmesi uzun sürdü. Fakat güçlü fiziğiyle yeşil sahalara yeniden döndü. Enteresan saç ve sakal stiliyle görenlerin onu unutması pek zor.

Mahamadou Diarra:
Makalele’nin yokluğunda orta sahada ciddi sıkıntılar çeken Real Madrid’e gelişiyle herkesi umutlandırdı. Kardeşleri (birazdan bahsedeceğiz) Fransa Milli Takımı’nda oynarken, o Mali Milli Takımı’nı tercih etti. 26 yaşında Real Madrid’in vazgeçilmezlerinden olma yolunda hızla ilerliyor.

Mido:
Futbolcu fabrikası Ajax’ın son jenerasyonunda yer alarak dikkat çekti. Mısırlı. İleri uçta sol ayağıyla herkesi ters köşe etmekte usta bir isim. Mısır Milli Takımı’nda ve İngiliz ekip Middlesbrough’ta Tuncay’ın takım arkadaşı. Bu sezon 7 maçta 2 gol attı.

Lilian Thuram:
Futbol tarihine adını altın harflerle yazdıran Pointe-a-Pitre asıllı Fransız stoper ilerleyen yaşına rağmen Barcelona defansında zaman zaman görev alıyor. 1998 Dünya Kupası yarı finalinde umutların tükendiği bir anda sahne çıkıp takımı adına attığı iki gol hala hafızalarda. Literatüre “Mağripli çocukların Paris’i yakması” olarak geçen Fransa’daki göçmen ayaklanmaları sırasında yaptığı açıklamalarla takdir topladı. O da Sarkozy’nin belalılarından.

Fredrick Omar Kanoute:
Son olarak habervaktim’in “Cami satın alan futbolcu” haberiyle adını duyurdu. Mali Milli Takımının forveti. Fenerbahçe’nin rakibi Sevilla’nın gözü gibi baktığı bir oyuncu. Uzun boyu ve vücudunu etkili kullanmasıyla ‘yırtıcı forvet’ tipini tam anlamıyla temsil eden biri. İspanya’daki Müslüman futbolcuların yaşadığı ‘oruç krizi’ ve Sevilla’nın forma reklamlarında yer alan internet bahis sitesi reklamına yaptığı muhalefetle Müslüman kamuoyunun beğenisini kazandı.

Samir Nasri:
Bilinen adıyla “yeni Zidane”. Henüz 20 yaşında. Fransa Milli Takımı ondan çok şey bekliyor. Bu yıl Lyon’u şahlandıran önemli isimlerden biri. Arap asıllı. Sürati ve top tekniği pek çok kişiye parmak ısırtıyor. Müslüman Zidane’ın veliaht koltuğunun Müslüman Ribery’yle birlikte iki taliplisinden biri.

El Hadji Diouf:
2002’de, kendilerini yıllarca sömüren Fransızlardan intikamının bir bölümünü yeşil sahalarda alan Senegal Milli Takımı’nın gol silahı olarak Avrupa kulüplerinin aklını çeldi. Önce Liverpool’a transfer oldu, ardından Bolton’a gitti. Milli forma ile 32 maçta 13 gol atan “Hacı” Diouf, şimdi Bolton takımı için ter döküyor.

Hamit Altıntop:
Euro 2008’deki en önemli silahlarımızdan biri, belki de birincisi. Sağ kanat oyuncusu olarak bilinse de, birçok mevkide yerini hiç yadırgamadan oynayabiliyor. Kardeşi Halil’le birlikte Schalke 04’te dünya futboluna göz kırptılar. Bayern’in sezon başlamadan evvel yaptığı büyük transfer atağında en dikkat çeken futbolculardan biriydi. Kısa bir sakatlık sürecine girdi. Yakında sahalara dönüp Bayern Munich’in sağ kanadında kasırga gibi eseceğinden hiç şüphe yok.

Eric Abidal:
O da bir ‘Bilal’. Bu sezon Lyon’dan Barcelona’ya transfer olan Abidal, birkaç ay önce komşularından etkilenerek Müslüman olduğunu açıkladı. Sol bek olarak görev yaptığı Barcelona ondan çok şey bekliyor.

Tarık Sektioui:
Portolu bir fırtına. Fas Milli Takımı’nda da görev alıyor. 30 yaşında. Forveti besleyen kanat akınları ve umulmadık anda fileleri havalandırmasıyla vazgeçilmez bir eleman.

Muhammed Sissoko:
Liverpool’un orta alanında savaşçı vazifesi gören 22 yaşında genç bir yetenek. Şu aralar Gerrard ve Xabi Alanso’nun yedeğinde kalsa da Liverpool kariyerinde 2 yılda 50’den fazla maça çıktığını hemen hatırlatalım. Mali Milli Takımı için 12 maçta 1 gol attı.

İbrahim Afellay:
PSV’nin atom karıncası. Çok hızlı, çok teknik. İleri uçta da, kanatta da rahatlıkla oynayabiliyor. Hollanda Milli Takımının gelecek vadeden isimlerinden. 21 yaşında.

Yaya (Yahya) Toure:
Kolo Abib Toure’nin kardeşi. Orta sahada bitmez tükenmez enerjisiyle bulunduğu her takımı motive eden etkili bir koz. Monaco’dan Barcelona’ya transfer oldu. Kardeşi Kolo Toure ve bir diğer Müslüman futbolcu Didier Drogba’yla birlikte Fildişi Sahilleri Milli Takımı’nın çekirdeğini oluşturuyorlar.

Karim Benzema:
Zidane’ın tahtına göz koyan isimlerden biri daha… Fransız Birinci Ligi’nin en çok asist yapan orta saha oyuncusu olarak bir anda parladı. Çok hızlı, çok teknik ve çok ateşleyici bir futbolu var. Lyon’daki kariyeri kısa süreceğe benzer. Zira Avrupa’nın birçok kulübü Karim’e şimdiden kancayı takmış durumda.

Halid Bouhlarouz:
2006 Dünya Kupası’nda Portekiz’le Hollanda arasında oynanan maçta Portekizli Ronaldo’ya yaptığı sert (ve kimilerine göre kasıtlı) hareketlerle öne çıktı. Şu an Chelsea’de. 9 numara giyiyor, fakat savunmada görev alıyor.

Florent Malouda:
Chelsea’nın yeni transferi. Sol kanatta adeta bir fırtına gibi esiyor. Fransız Milli Takımı’ndaki yerini gitgide sağlamlaştırıyor. Drogba, Chelsea’li Yahudi teknik patron Grant’le tartıştığında onun da adı gündeme gelmişti. 27 yaşında.

Emre Belözoğlu:
Daha 17’sindeyken büyük kulüplerin gözü onun üzerindeydi. Galatasaray’ın UEFA şampiyonluğundaki en genç isim olarak adını tarihe yazdırdı. İtalya’da İnter takımında Müslüman Kallon’la birlikte forma giydi. Şimdiyse İngiltere’nin New Castle takımı için duran topların arkasına geçiyor. Türk Milli Takımı’nın yeni kaptanı.

Bacary Sagna:
Bu yılki Şampiyonlar Ligi istatistiklerinin üst sıralarında yer alan Arsenalli defans oyuncusu. Fransa Ümit Milli'de 28 maç çıkardı. Aslen Senegalli. 24 yaşındaki Sagna skora katkısıyla da çok kıymetli bir oyuncu.

Lassana Diarra:
Muhammed Diarra’nın kardeşi. Ondan farklı olarak Fransa Milli Takımı’nda oynuyor. Aynı zamanda Arsenal’in orta alanında görev yapıyor. Geçen sezon Chelsea’deydi.

Nuri Şahin:
Hem defansif, hem ofansif yetenekleriyle orta alanda yer alan tipik bir ‘dinamo oyuncu’. Bonservisi Borussia Dortmund’da. Şu an Feyenord’da kiralık oynuyor. Hem Dortmund’un hem de Türk Milli Takımı’nın büyük umutlar beslediği bir yıldız.

Hatem Ben Arfa:
Lyon’un yeni jenerasyonundan bir diğer Müslüman oyuncu. Aslen Tunuslu. Fransa Milli Takımı için bileniyor. Genç takımlarda defalarca forma giydi. 2 milli maçta 1 golü var. 20 yaşında.


5



    Karısı güzel olan adam mutlu olur. Güzel olmayan ise filozof... -Sokrates-

    Bir erkek ölürken kipirdayan son yeri, kalbidir. Bir kadin ölürken, dili... -George Chapman-

    Erkek hissettiği, kadın göründüğü yaştadır. -Moltimer Collins-

    Kadın peşinde koşmanın zararı yoktur. Zararı veren onları yakalamaktır. -Jack Davies-

    Bir sürü erkek başarısını ilk karısına borçludur. İkinci karısını da başarısına. -Jim Backus-

    Kadına inanan, kendini aldatır. İnanmayan da kadını aldatır. -Çin Atasözü-

    Zengin dullar bir gözleriyle ağlarlar, öbürünü kırparlar. -Miguel De Cervantes-

    Kadin psikolojisini otuz yıldır incelememe rağmen büyük soruya cevap bulamadım. Gerçekte kadınlar ne istiyor?... -Sigmund Freud- [çok basit : daha fazlasını.. ]

    Bir kadın aynı zamanda hem sevdalı, hem anne olamaz... -Andre Maurois-

6
Konu Dışı / 2010 Dünya Kupası'nın oyunu duyuruldu
« : Ocak 29, 2010, 22:54:51 ös »
Electronic Arts, 2010 FIFA World Cup'ı duyurdu! Dünya Kupası'nın resmi oyunu olan yapım, bu görkemli futbol organizasyonunu makinelerimize taşıyacak!

Bu yaz Güney Afrika'da gerçekleştirilecek olan 2010 Dünya Kupası oyunu duyuruldu! 2010 FIFA World Cup South Africa adlı yapım, Electronic Arts bünyesinde hazırlanıyor.

10 resmi stadyumun bulunacağı oyunda, elemelere katılan 199 milli takım da yer alacak! Ülkelerin bayrakları ve tezahüratlarıyla tam bir Dünya Kupası atmosferi hazırlayan yapımcılar, oynanışta da FIFA 10'a nazaran bir takım yeniliklere gidecek.

30 Nisan'da Avrupa'da satışa sunulacak olan 2010 FIFA World Cup South Africa, PlayStation 3, Xbox 360, Wii ve PSP için raflarda yer bulacak. PC kullanıcıları için ise üzgünüz...


7
Konu Dışı / İşte 2010'un oyunları
« : Ocak 23, 2010, 18:21:24 ös »


Electronic Arts imzası taşıyan Battlefield serisi, git gide gelişerek, sıradan bir çoklu oyunculu FPS'den çok daha öte bir yere geldi. İlk Bad Company'nin haklı başarısı üzerine geliştirilen yeni yapımda, daha kaliteli fiziksel öğeler ve görseller bulunacak. Serinin bu yeni yapımında, hemen hemen her yeri parçalayabileceğimiz  gibi, etkileyici bina yıkılmaları da izleyeceğiz... Yalnızca PC kullanıcıları için hazırlanan Battlefield: Bad Company 2, 5 Mart'ta satışa sunulacak.

BioShock 2 (PC, PS3, X360)



Rapture'da macera devam ediyor! 2007 yılında yayınlanan ilkiyle, "Yılın Oyunu" ödüllerini birbir toplayan BioShock, ikinci kez sanal dünyayı ziyarete geliyor. Hikayeyi bambaşka bir noktadan yakalayacak olan BioShock 2'de, bu kez Rapture'daki ilk Big Daddy rolüne soyunacağız. Güçlü bir karakterle oyuna başlayacak olmamıza karşın, düşmanımız bizden birkaç kat daha kudretli! Little Sister'lardan birinin büyümüş ve kendini epeyce geliştirmiş hali olan Big Sister, yeni yapımdaki en güçlü düşmanımız olacak... BioShock 2'ye 9 Şubat'ta mağazalardan ulaşabilirsiniz.



Aliens vs. Predator (PC, PS3, X360)



1999'da satışa sunulan ve beğeni toplayan Aliens vs. Predator oyununun yeniden tasarlanacak olması, kimi kullanıcıların dikkatini çekmedi. Sonuçta aynı oyun ile karşılaşacaklardı. Ancak karar vermek için erken olduğunu, yeni Aliens vs. Predator'un DirectX 11 desteğiyle geleceğini öğrenince anladık. Grafikleriyle göz dolduracak olan yapımda, oyunda yer alan üç türün de (Alien, Predator ve İnsan) senaryosunu oynayabileceğiz. Alien vs Predator, bir aksilik olmazsa 26 Şubat'ta kapımızı çalacak.


Assassin's Creed 2 (PC)



Ubisoft'un satış stratejisi gereği, PlayStation 3 ve Xbox 360 versiyonlarından yaklaşık 5 ay sonra satışa sunulacak olan Assassin's Creed 2'nin PC sürümü, 19 Mart'ta oyun severlerle buluşacak. Ezio adındaki bir suikastçıyı yönettiğimiz yapımda, İtalyan Rönesansı'na tanıklık edeceğiz. Venedik şehrinde suikastlar yapacağımız oyunda, bir yandan da öldürülen ailemizin intikamını almaya çalışacağız. Leonardo Da Vinci gibi isimlerin tasarladığı araçları kullanma şansı elde edeceğimiz Assassin's Creed 2, başarılı grafikleriyle de göz dolduracağa benziyor.


8
arkadaşlar ne yaparsam yapıyım rapidden bişi indireceim zaman resimdeki uyarı geliyor modemi resetliyim resetmlemiyimfarketmiyor


sorun nerde acep???

9
Oyun Yamaları / ///istel///the godfather 2 türkçe yama
« : Aralık 08, 2009, 11:39:09 öö »
oyun istek bölümüne açıcaktım ama heralde burası uygun
varsa türkçe yama?

10
Menajerlik Oyunları / CM 2010 Türkçe Dil Desteğiyle Geliyor
« : Temmuz 27, 2009, 13:42:24 ös »
Beautiful Game Studios ve Eidos ortaklığı tarafından geliştirilmesine devam eden Championship Manager 2010'un bu yıl Eylül ayında Türkçe! dil destekli olarakta çıkartılacağı açıklandı.

Championship Manager serilerinin devamı olacak 2010 sürümü Eylül 2009'da sevenleri ile buluşacak.

Bu yıl CM 2010'a eklenen yepyeni özelliklerden birisi olan CM Season Live futbol yönetim oyunlarında bu zamana kadar görmediğiniz bir özellik olacak.

CM Season Live, oyun severlere aylık veritabanı güncellemeleri imkanı tanıyor. Oyuncular güncel verileri  bilgisayarlarına bu özellik sayesinde indirebilecekler. 2009/10 sezonuna ait günümüz futbolunun taşıdığı yenilikler bu özellikler sayesinde oyununuzu güncel tutacak. Avrupa'da ki futbol dünyasında başı çeken 10 ülkeye ait tüm maç skorları, organizasyon dereceleri, sıralamalar, oyuncu transferleri, oyuncu istatistikleri, kartlar, önemli sakatlıklar vb. bilgiler, bu 10 ülkede ki 49 başlıca lig ve organizasyonların güncellemelerini sezon boyunca aylık periyodlarda direk indirme imkanını sağlayacak.

CM Season Live, 15 Ekim tarihinde başlayacak ve 6 ay boyunca aylık periyodlarda kullanılabilecek.

Oyuna başladıktan sonra kulüp değiştirmek istediğinizde ister sezon başına dönüp baştan başlayabilecek, istersenizde CM Live Season güncelleme tarihinden itibaren oyuna başlayabileceksiniz. Bu sayede sezon sonuna doğru günümüz futbolunda küme düşme hattında ki bir kulübün başına geçip küme düşmesini engellemeyi sağlayabileceğiniz gibi gerçek hayatta ki şampiyonluk mücadelesini bilgisayarınız başında yaşayabileceksiniz.

CM 2010'da TÜRKÇE! Dil Seçeneği
Oyunda İngilizce, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Polca ve Türkçe dil seçenekleri olacak. 2009/2010 sezonuna ait verileri ve data güncelleme editörü yer alacak.


Turksportal'ın Yorumu
Championship Manager'in, isim babası Sports Interactive tarafından hazırlandığı 1992-2005 arası dönemlerde 1997'den başlayıp 2005'e kadar Championship Manager içeriği üreten Turksportal, Sports Interactive ile EIDOS'un ayrılma kararı ve Sports Interactive'in Football Manager'i yaratmasıyla, içeriğinden BGS & EIDOS ortaklığı ile hazırlanan Championship Manager'i çıkartmıştı.

Bu periyoddan günümüze kadar Championship Manager serileri aralıksız olarak her yıl çıktı. Bir çok menajerlik hayranı tarafından isim şöhretinden kazanan bu oyun, gerçekte yansıttığı kötü oynanabilirlik ve veritabanı ile köklü hayranlarını üzdü ve bir çok CM hayranının FM'ye yönelmesine neden oldu.

Bugün halen bir çok menajerlik oyunu hayranı Football Manager'in tahtının sağlam olduğunu düşünüyor. Geçtiğimiz yıllarda EA Games bile Fifa Manager serileri ile Sports Interactive (Sigames) tarafından hazırlanan FM ile baş edememişti. Öyleki iş, EA tarafından SI programcılarına özel tekliflere kadar uzanmıştı.

Son haberlere göre 2010 sürümlerinde önemli derecede rekabet yaşanacak gibi gözüküyor. Championship Manager, 2005 yılından bu yana veritabanı problemleri yaşıyor. Bu sene işi sıkı tutmuşlar ve çok daha büyük, profesyonel kurumlar ile çalışıyorlar. CM'nin 2010 sürümünde veritabanı güncellemesi sağlaması ve bu sayede oyuncuların yaptıkları güncelleme noktasından başlamaları önemli yeni bir özellik gibi gözüksede, oyunun sadece veritabanından ibaret olmadığı ve oyunun motorununda burada önem kazandığını vurgulamak gerekli.

Olayın Türkiye ayağına baktığımızda ise, uzun yıllar boyunca CM/FM serilerine Türkçe yamalar hazırlayan bir ekip olarak böyle köklü isme sahip bir oyuna en sonunda resmi olarak Türkçe dil eklenmesi bizleri çok sevindirdi. Türkçe dil seçeneğinin olması bir çok Türk menajerlik oyunu hayranını bu oyuna yöneltecektir.  Umuyoruz ki ülkemizin yer aldığı korsan kara listesinden gelen kötü şana rağmen, bu oyuna olan orijinal satış rakamlarının artması. Öyleki CM satış rakamlarının artması, Türk oyun severler tarafından bu oyuna ilgi gösterilmesi.

Bakarsınız satış rakamları ve gösterilecek ilgi, Football Manager'inde Türkçe dil desteğini oyuna eklemesini sağlar. Tahtın verdiği rahatlık, satış rakamlarının getirdiği onur ve rakiplerinin başarısızlıkları Sports Interactive / SEGA ortaklığını rehavete düşürmeden, rakiplerinin yaptıkları yeniliklere karşı yeni stratejiler ve yenilikleri Football Manager 2010'a taşımalarını umuyoruz. Ama öncelikle Football Manager 2009'da ki buglara FM 2010'da rastlamamayı..

Bu rekabetten biz oyun severlerin karlı çıkacağını düşünüyoruz. Kazanan biz oyun severler olsun diyoruz.

11
PES-WE Serileri / pes 2010 videosu yayınlandı
« : Haziran 27, 2009, 10:41:55 öö »
Merakla beklenen Pro Evolution Soccer 2010'un İnternet adresi konami-pes2010.com'un açılmasıyla beraber, yapımla ilgili resmi veriler de yayınlanmaya başladı.

PC, PS3, X360, Wii, PS2 ve PSP için geliştirilen oyunun ilk videosu da yakın zamanda su yüzüne çıktı.

Barcelona'lı futbolcu Lionel Messi'nin kapağında bulunacağı PES 2010'un videosunda da, yine Katalan ekibinin yıldızı yer alıyor.

Yılın son çeyreğinde satışa sunulması planlanan yapım için kesin bir çıkış tarihi belirtilmiş değil. Ancak PES'in takipçileri, yeni FIFA satışa sunulduktan 1,5-2 hafta sonra PES 2010'un raflarda olacağından emin.

video izlemek için

http://www.haber7.com/haber/20090622/Beklenen-oyunun-videosu-yayinlandi.php

12

ANTEPLİ BİR KEBAPÇININ reklam broşüründen harfi harfine aktarılmıştır. ....



Diyet, perhiz, rejim gibi faaliyetler hedefte Türk delikanlılarının ve genelde de Türk milletinin devamını engellemek için dış mihraklar tarafından gündeme getirilmiş şuurlu bir düzmecedir. Gaye, eskiden bir koyunu, bir oturuşta götüren dev gibi babayiğit atalarımızı ve tarlada doğum yaptıktan sonra bebeğini kundaklayıp, elde orak tarlada çalışmaya devam eden Türk kadınlarını; kalori hesaplayan, hapşırınca yatağa giren, fitness ve aerobik yapan çıtkırıldım tiplere dönüştürmek ve Türkleri Çinliler, Japonlar gibi sıska, zayıf ve sağlıksız bir ırk haline getirmektir.

İcabi halinde 240 kiloluk top mermisini tek başına namluya süren bir babayiğidin, kalori hesaplayan, yoğurtlu kebabi reddeden bir züppe haline getirilmesinden daha büyük bir soykırım olabilir mi?

İç yağının, kuyruk yağlarının, anamızın Vita yağının kolestrol yaptığı palavradır.






Kolestrol, kebapları yedikten sonra

iki şise soda içerek ayarlanabilecek bir gaz durumudur.

Sakın bu oyuna düşmeyin.

Feminizm, kadın hakları, çevre şuuru ve eşitlik adı altında Türk kızlarının akılları çelinerek, yemek yapmayı bilmeyen, bizim istikbalimiz olan yavrularını, abuk subuk yiyeceklerle yetiştirecek, damak zevki gelişmemiş, sunta kılıklı diyet bisküvilerini yiyecek sanan bir hale getirmişlerdir.

Ayrıca kör olası dış mihraklar, bu kızlarımıza kebap, soğan, çiğ köfte vb. Lezzetleri yiyen, bardak bardak şalgam suyu içen yiğitlerimize hanzo-kıro gibi sıfatlar takmayı öğretmişlerdir.

Ayrıca son yıllarda moda gibi gösterilmeye çalışılan Çin mutfağı diye birşey yoktur. Bu sözde mutfak, acaip zerzevat ile acaip mahlukatın, wog adı verilen bir tencerede yarı pişmiş yarı çiğ olarak hazırlanıp insanlara eziyet olsun diye sopalarla yenmesinden ibaret bir hokkabazlıktır. Sakın kanmayın, sakın yemeyin. Helal değildir!


SİZ KEBAP, CİĞER KAVURMA,NOHUTLU DÜRÜM, BEYRAN VE MİS GİBİ FISTIKLI BAKLAVA YEYİN.

Unutmayın su uyur, düşman uyumaz!

13
Edebiyat / 18 Yaş Şiiri
« : Şubat 24, 2009, 19:38:45 ös »
daha onsekizindeyim ibo
nasıl yiğit nasıl delikanlıyım
daha onsekizindeyim ibo
koskoca bir ihtilal atlatmışım

sakallarım çıkmış tam ve eksiksiz
bir resim çektirmişim hatıra diye
sakal bu nasıl bekledim sen de bilirsin
babm traş olmuş canım çekmiş de
öylesine beklemişim onsekiz sene

biz çabuk büyüdük hayat öyleydi
daha çocuk olmadan adam olduk biz
kavgada kırıldı,burnumun solu
façamızı çizdiler rezil olduk biz

arabesk müzikler dinlemişiz ibo
sevmişiz sevgimizi diyememişiz
okul duvarına adını yazmış
bir kalbin içinden ok geçirmişiz

mahallenin kızlarını hep biz korumuş
namus deyip başımız önde geçmişiz
ne bir kıza bakmış,ne baktırmışız
kapı önlerinden hep sessiz geçmişiz
ezanda müziği kapattırmışız

daha onsekizindeyim ibo
sadece genç değil delikanlıyım
hem nasıl platonik hem ne aşığım
onun dar sokağına öylesi mahkum
o kaldırım tozuna ne aşinayım

daha onsekizindeyim ibo
o hiç benzemiyor onyedisine
hukuk özgürsün diyor
bir adım reşit olmuş
ehliyet cebimde gıcır duruyor
abim de 74 tosbağa almış

arabayla giriyorum o dar sokağa
camımdan ucuz müzik düşmüyor artık
orson welles dinliyorum frank sinatra
acı duygularım kalmamış artık

abartmışım ibo onsekizindeyim
öyle artık eve meve gitmez olmuşum
bir bekar evinin bodrum katında
reşit kimliğimle özgür olmuşum

bir ev sahibi olmuşum adıma faturalar
evimin duvarına şiir yazmışım
haftasonu gelmiş diskoya değil
evimin salonuna koltuk almışım

daha onsekizindeyim ibo
sesim kişilik olmuş,yumruğum demir
ne diyorum sana onsekiz ibo
bu sadece takvimde bir yaprak değil

babam deli olmuş gittim gideli
anama çıkışmış şımarttın deyi
onsekizindeyim,memurum,delikanlıyım
gözüm görmez olmuş artık kimseyi

gecekonduda geçmiş tüm çocukluğum
özenmişim bakmışım apartmanlara
her bayram dikmenlere ayak sürmüşüm
şekerler doldurmuşum avuçlarıma

daha onsekizindeyim ibo
geleceğe dair umutlarım var
ortaokul çağlarında yıkılmışım ben
akranlarımdan bile ayrı dünyam var

dedim ya genç değil delikanlıyım
torba taşıymadım hiç bir teyzeye
otobüslerdee yayılıp hiç oturmadım
yer verdim benden biraz bile büyüğe

çaycılık yaparken futbolculuk yaptım
nefesimi çürüttüm beyaz önlükle
girdiğim maçlarda derece aldım
babama gönderdim o sever diye

sağ sol davalarına hiç bulaşmadım
benim sevdalarım ütopyadandı
hiç kimseyi fikrinden yargılamadım
benim kavgalarım haksızlıktandı

daha onsekizindeyim ibo çılgın gençliğim
ama çılgınlığım kendime zarar
ne içip içip nara tamışım
ne de bir kimseye kazık atmışım
benim çılgınlığım kime ne yapar?

sevdalarım olmuş gelip geçici
kimsenin namusuyla oynamamışım
bizim kitabımıza uymamış belli
bu yüzden hepsinde yara almışım

hiç kimseye zararım olmamış ibo
bir anamı üzmüşüm naçar kalmışım
anam etme oğul dellenme demiş
anamı hep naz makamından çok kullanmışım

doğru yerde yanlış adam olmadım ibo
yanlış yerde doğru adam olmadım ben
bırak düşmanıma düşman olmayı
düşmanıma bile dost olmuşum ben

ne yaparsan yap bugün kendine ibo
günahların da senin sevapların da
kavgaların da senin sevdaların da
bunlar masal değil,yaşamdı anla

onsekiz özel bir tarih her yaşantıda
özgürlük,ehliyet hepsi bir kında
o günden burnumda kırık var hala
bir de sakalım da eskiye inat üç tane beyaz çıktı

-------------------------------------------------

özet şu ki onsekiz dertliydi ibo
özet şu ki onsekiz zevkliydi ibo
özet şu ki onsekiz insan ömründe
bir daha onsekiz olmuyor ibo

14
Konu Dışı / tesadüfen bulunan ivatlar
« : Şubat 23, 2009, 16:01:55 ös »
    
FOTOĞRAF

Mucit: Louis-Jacques Daguerre
Tarih: 1838
Kaza: Dağınık laboratuvar dolabı...

Bu rastlantısal buluşun nedeni kırık bir termometre...
Louis Daguerre, karanlık odada, gümüş iyodür levhada açığa çıkan görüntüyü sabitlemenin yollarını arıyordu. 1938 yılında bir gün, farklı kimyasal maddelerin bulunduğu dolabına, daha sonra kullanmak ve temizlemek üzere bozuk görüntülü bir film levhası koydu.
Bunu tekrar dışarı çıkardığında görüntü belirginleşmişti. Ancak Daguerre, bu garipliğe hangi kimyasal maddenin neden olduğunu bilmiyordu.
Bunun üzerine levhaları yerleştirdi ve kimyasal maddeleri birer birer dışarı çıkarttı. Dolabı boşaltmasına rağmen hala aradığı maddeyi bulamamıştı. Sonunda dolabın raflarından birinde, kırılmış termometreden dökülmüş civayı fark etti... Gümüşlü levha üzerine alınan görüntü (daguerreotype), modern fotoğrafçılığın başlangıcı oldu... Yerini ancak on yıl sonra negatif ve, pozitif film sürecine bıraktı.
-----------------------------------------------------------------------
POST-IT KAĞIDI

Mucit: Dr. Spencer Silver
Tarih: 1974
Kaza: Kutsal bir ilham ve hatalı üretim...
"3M" bilim adamlarından Dr. Spencer Silver, 1970'lerin başlarında dayanıksız yapıştırıcıyı bulduğunda, bunu işe yaramaz bir buluş olarak değerlendirmişti...
Bundan yıllar sonra, meslektaşı Art Fry, bir kilisede ilahi kitabındaki ayracın bir türlü istediği yerde durmaması üzerine oldukça sinirlendi. Anlamsız vaazlardan mı yoksa kutsal bir ilhamdan mı bilinmez, kafasını bu konuya yormaya başladı ve birden aklına meslektaşının işe yaramayan buluşu geliverdi...
Bu sayede ayıracın kitaba yapışmasını sağlayacak, ancak çıkarttığında da kitaba zarar gelmeyecekti. Post-it kağıdı tabii ki bir gecelik başarının ürünü değil... 3M'in ortaya attığı bu örnek, büro malzemeleri içinde vazgeçilmezler arasında yerini aldı...

-----------------------------------------------------------------------

VULKANİZE KAUÇUK (LASTİK)

Mucit: Charles Goodyear Tarih: 1844
Kaza: Kızgın ocağa atılan kauçuk...
Amerikalı Charles Goodyear, 10 yıldan beri ham kauçuğu daha sağlam ve elastik hale getirmenin çarelerini arıyordu. Bu onda bir takıntı halini almıştı ve hatta ödenmemiş borçları nedeniyle hapse bile girdi.
Goodyear bu konuda her şeyi denemişti; karışımına kükürt bile eklemişti. Ne var ki, bu karışımı kızgın ocağa atıncaya kadar hiçbir sonuç elde edemedi: Kauçuk erimiyordu...
Bunu gece boyunca dışarıya çivileyen Goodyear, ertesi gün karışımın oldukça esnek olduğunu fark etti.
Kükürtle sertleştirme yöntemine, Romalılar'ın ateş tanrısından esinlenerek, "Vulkan" adını verdi (vulkanizasyon).
Yöntemin Amerika'daki patentini almayı başardı, ancak Fransa ve İngiltere'den yasal formaliteler nedeniyle patent alamadı.
Goodyear, Paris'te borçları nedeniyle hapis yattıktan sonra Amerika'ya döndü.
Patentleri ortakları tarafından yağmalandığından yoksulluk içinde öldü. Ancak en azından "Goodyear Tyre" ve "Rubber Company" gibi şirketler onun isminin gelecek kuşaklar tarafından da anılmasını sağladı...

-----------------------------------------------------------------------

DAYANIKLI CAM

Mucit: Edouard Benedictus
Tarih: 1903
Kaza: Kırılması gereken deney tüpünün yere düştüğünde parçalanmaması...
Güvenli camın bulunması, tam da en çok ihtiyaç duyulan zaman*da gerçekleştirildi: Motorlu taşıt çağında...
1903 yılında Fransız kimyager Edouard Benedictus, deney tüpünü laboratuarının zeminine düşürdü. Tüp kırıldı ancak dağılmadan tek parça halinde kaldı. Benedictus, kolodyum ihtiva eden sıvının buharlaşmasından sonra tüpte kalan ince plastik tabakanın parçalanmayı engel*lediğini anladı.
Bunu not ettikten sonra bu konu üzerine fazla kafa yormadı.
Ancak, kaza yapan bir aracın için*deki kızın kırılan camlardan çok feci şekilde yaralanması, bu konuyu tekrar gündeme getirmesine neden oldu.
Daha önceki deneyiminden esinlenerek iki cam tabakasının arasına selüloz nitrat yerleştirerek üç katlı camı oluşturdu.
Buluşu 1920'lerde arabaların ön camlarında kullanılmaya ve otomotiv endüstrisinde ciddi şekilde taklit edilmeye başlandı

-----------------------------------------------------------------------

RÖNTGEN IŞINLARI

Mucit: Wilhelm Konrad Röntgen
Tarih: 1895
Kaza: Bir elektrik deneyi...
Röntgen, gazların içinden geçen elektrik yolunu araştırmak amacıyla, katod ışın tüpüyle deney yaparken, baryum platin siyanürü levhasından yayılan radyasyonun şeffaf olmayan cisimlerin içinden geçebildiğin! Fark etti.
Araştırmalarına devam ederken radyasyonun 15 mm. kalınlığındaki alüminyumdan, daha indirgenmiş yoğunlukta geçebildiğini gördü. Ve bu radyasyona, "X-ışınları" adını verdi. Bugün dünyada Almanya dışında (Almanya'da Röntgenstrahlen olarak adlandırılıyor) bu isimle anılıyor. Bu, daha sonra insan vücudunun iç kısmını gösteren fotoğraflamada kullanıldı. 19. yüzyıl sonlarına doğru savaş alanlarında da kullanılmaya başladı

-----------------------------------------------------------------------

KAOS TEORİSİ

Mucit: Ed Lorenz
Tarih: 1960'lar
Kaza: Bilgisayardaki bozuk çıkış...
Amerikalı meteoroloji uzmanı Ed Lorenz'in bilgisayarında anlamsız ve komik veriler belirince, Lorenz bunların her zamanki aksaklıklardan kaynaklandığını düşündü. Ancak hatayla ilgili ipuçlarını elde etmek için kağıttaki çıktıda çalışmaya başladı. Bilgisayarın, başlamak için ilk sonuçları eşleştirdiğini, ancak daha sonra haritayı yok ettiğini gördü. Birden jetonu düştü: Lorenz bilgisayara aynı girdileri ikinci aşamada yüklememiş, bu küçük farklılık da, sonraki birkaç hafta boyunca, tamamen değişik sonuçlar verip durmuştu...
Lorenz böylece, hava durumu gibi küçük olayların bazen çok büyük sonuçlar doğurabileceğini açıklayan "kaos teoremini" bulmuş oldu...

-----------------------------------------------------------------------

RADYOAKTİVİTE

Mucit: Henri Becquerel
Tarih: 1896
Kaza: Fotoğraf camındaki sislenme...
Fransız fizikçi Henri Becquerel, 1896 Martı'nda laboratuarındaki çekmecesini açtığında büyük bir sürprizle karşılaştı. Kapkaranlık bir ortamda olmasına rağmen bazı fotoğraf camları bulanıklaşmıştı.
O sırada Becquerel, yeni keşfedilen röntgen ışınları üzerinde çalışıyor ve bazı kimyasallar yardımıyla bunların yayılmalarını sağlamaya uğraşıyordu, ilk aklına gelen, güneş ışığının etkisiyle kristallerin ışını yaydığı ve fotoğraf camını sislendirdiğiydi...
İlk deneyleri onun doğru yolda olduğunu desteklese de hava bozunca olayın seyri birdenbire değişti.
Becquerel, kristallerin güneş ışığından etkilenmesini engellemek için kimyasallar kullanarak camları tekrar çekmeceye koydu. Camları dışarı çıkardığında, uranyumlu kristallerden oluşan camlarda artık sisin bulunmayışına oldukça şaşırdı. Ve bugün "bir atom çekirdeğinin ta*necikler veya elektromanyetik ışımalar yayarak kendiliğinden parçalanması" olarak bilinen radyoaktiviteyi keşfetmiş oldu...

-----------------------------------------------------------------------

PENİSİLİN

Mucit: Alexander Fleming
Tarih: 1928
Kaza: Havada uçuşan bir küf...
St. Mary Hastanesi'nde danışman olarak çalışan ve Alexander Fleming'in hayatta kalan tek meslektaşı, ünlü bilim adamının penisilini 1928 yılında bir rastlantı sonucu bulduğunu anlatmıştı.
Fleming bir deney üzerinde çalışırken, muhtemelen laboratuvarın karşısındaki bardan uçup gelen bir küf mikroskoptaki lamın üzerine konmuştu.
O sırada Fleming, lam üzerinde zararlı bir bakteri türü olan stafilokokları inceliyordu. Dikkatsiz bir bilim adamı bu küfü büyük olasılıkla önünden uzaklaştırırdı, ama o, küfün bakteri üzerindeki etkisini görmek istedi. Sonuç hayret inciydi... Çünkü Fleming, "Penicilim notatum" isimli yeşil küfün bulunduğu bölümdeki bakterilerin öldüğünü fark etmişti...
Daha sonra gerçekkleştirilen testlerde, bu küfün diğer bakteriler üzerinde de etkili olduğu ortaya çıktı. Tavşan, fare ve insanlar üzerinde yapılan testler sonunda, açık bir yan etkisinin de olmadığı görüldü. Ne var ki Fleming, küften sızan maddeyi bir türlü keşfedememişti.
Sonuç olarak 1939 yılında, Oxford'dan Howard Florey ve Ernst Chain bu maddeyi ayrıştırmayı başardılar ve buna "penicilin" adını verdiler. Bu madde, öldürücü bakteriyel hastalıklarla savaşabilen ilk antibiyotik olarak tarihe geçti. Fleming ve diğer iki bilim adamı, 1945 yılında Nobel Ödülü aldılar... Çünkü, milyonlarca insanın hayatını kurtaran bir buluş yapmışlardı...

-----------------------------------------------------------------------

ŞOK TEDAVİSİ

Mucit: Julius Wagner-Jauregg
Tarih: 1917
Kaza:Mezbaha işçilerinin kesim yöntemi...
ECT (Electroconvulsive the-rapy) olarak bilinen elektroşok tedavisi, mezbaha işçilerinin, domuzların elektrikle sersemlemelerinden sonra çok sakin durduklarını fark etmelerinin bir sonucu...
ECTye, beyne elektrik akımı verilmesi suretiyle, depresyon gibi akıl hastalıklarının semptomlarını engellemekteki son çare olarak bakılıyor.
Elektroşok tedavisi fikri, sıtma aşısıyla frengili hastaları te*davi eden Avusturyalı Julius Wagner-Jauregg tarafından geliştirildi.
1927 yılında Nobel Ödülü alan VVagner-Jauregg, bu fikre, "bir sisteme elektrik verilmesinin tedavi edici özellik taşıyacağından yola çıkarak ulaştı. Ve böylece, çok tartışılan şok tedavisi doğmuş oldu...
Aynı zamanda, şizofrenlerin doğal yollardan çarpılmalarının, hastalık belirtilerinin iyileşmesine neden olduğu da belirlenmişti. Psikiyatristler, hastaların beynine elektrik akımı uygulamak yoluyla, anlaşılması güç tedavinin gerçekleştiğini belirtiyorlardı. Ancak ECTnin kısa süreli hafıza kaybına neden olması dışında önemli etkisinin bulunmadığına dair klinik bulgulara az da olsa rastlanıyor. Hastaların tedavi edilmesine yönelik olarak bu yöntem çok uzun zamandan beri kullanılmaya devam ediyor.

-----------------------------------------------------------------------

SAKKARİN

Mucit: Fahlberg adında bir kimya öğrencisi
Tarih: 1879
Kaza: Kurallara uymama...
1879 yılında Fahlberg adındaki bir kimya öğrencisi, toluol (kömür katranındaki hidrokarbon) türevle*rini araştırırken elindeki maddeyi tattı ve günümüzün yapay tatlandı*rıcısı sakkarin ortaya çıktı.
Diğer iki yapay tatlandırıcı da kaza sonucu keşfedildi. 1937'de Il*linois Üniversitesi öğrencilerinden Michael Sveda sigarasını yaktı ve tatlı olduğunu tespit etti. Ve bu maddenin "cyclamate" olduğunu buldu. Nutra Svveet ise 1965 yılın*da anti nükleer bileşimler araştırılırken keşfedildi...

-----------------------------------------------------------------------

BUCKMİNSTERFULLERME

Mucit Harry Kroto
Tarih: 1985
Kaza: Karbon atomunun kilise kubbesine benzemesi...
Harry Kroto ve meslektaşları, uzayda varolduğu düşünülen anlaşılması zor yapıdaki karbon atomlarını çözmeye çalışıyorlardı. Laboratuar testleri sonucunda karbonun, 60 atomdan oluşan, diğerlerinden daha güçlü ve istikrarlı yapıda olduğu ortaya çıktı.
Cevaplar araştırılırken çalışma gruplarından biri, atomların, mimar Richard Buckminster Fullerln tasarladığı, kubbeli kiliseye benzeyen hexagonlardan oluştuklarını ortaya çıkarmıştı. Bu da Kroto'nun aklına, daha önce pentagon ve hexagonlardan oluşturduğu, "Gece Gökyüzü" modelini getirdi.
O gece, çalışma gruplarından bir bölümü de karbon atomlarını, futbol topuna benzeyecek şekilde birleştirmişti. Ve grup, pentagon ve hexagonların hep 60 sayısında buluştuğunu keşfetti. 60 karbon atomundan oluşan "Buckyball’lar şu anda karbonun temel biçimi olarak değerlendirilirken, Kroto ve meslektaşları 1996 yılında Nobel Ödülü'nü almaya hak kazandılar...

15
Konu Dışı / Feminislere kapaklar buyrun
« : Şubat 18, 2009, 21:45:57 ös »

      
     
>>Kadın: Kişiliğimiz kullandığımız arabanın beygir gücü ile doğru orantılı olarak değişmiyor
>>Erkek: Sizin kişiliğiniz beraber olduğunuz erkeğin cüzdan gücü ile değişiyor

>>Kadın: Kırmızı ışıkta yanımızdaki arabanın bizden önce çıkması yada bir aracın bizi sollaması hiçbir şey ifade etmez
>>Erkek: Bizim için de çevremizde diğer hemcinsimizin sahip olduğu mücevherat veya üzerindeki pahalı giysi hiçbirşey ifade etmez

>>Kadın: Kas olacak diye bir zorunluluğumuz yok
>>Erkek: Selüloitler olmayacak gibi bir zorunluluğunuz var ama...

>>Kadın: Aşık oluyoruz korkmadan.
>>Erkek: Biz de oluyoruz.... azıcık ödümüz patlıyor ama sebep olanlar UTANSIN

>>Kadın: Evde, banyoda, kıl-tüy dökmeyiz.
>>Erkek: Küvetteki, lavabodaki, yataktaki ve yemekteki saçların çoğu size ait.

>>Kadın: Her sabah tıraş olmak zorunda değiliz.
>>Erkek: Valla ben tıraş olmayı ağda yaptırmaya tercih ederim şahsen.

>>Kadın: Biri birimizin ağzını yüzünü kırdığımız sporlar yapmıyoruz.
>>Erkek: Vahşi bakışlarla birbirinizin gözünü oyduğunuz kıskançlık, haset, çekememe sporlarıyla yeterince uğraşıyorsunuz.

>>Kadın: Hiç iki kadının silahla oynarken birbirini vurduğunu duydunuz mu?
>>Erkek: Hiç iki erkeğin "aman tanrım benim elbisemin aynısını giymiş" diye mahvolduğunu duydunuz mu?

>>Kadın: Horlamıyoruz
>>Erkek: Halt etmişsiniz, hatta hıçkırmıyor, geğirmiyor ve hapşırmıyorsunuz da. Yoksa siz insan değil misiniz?? Size Afrodit diyebilir miyim?

>>Kadın: Az bildiğimiz bir şey üzerinde çok fazla konuşabiliriz.
>>Erkek: Yani çok konuşup hiç bir şey söylemezsiniz

>>Kadın: Birbirimize eşek şakaları yapma adetimiz yoktur.
>>Erkek: Çevrenizde ki diğer hatunlar hakkında senaryo dedikodular üretme alışkanlığınız var ama

>>Kadın: TÜKÜRMEYİZ
>>Erkek: KIRITMAYIZ!!

>>Kadın: Sanat eserlerinin %90'ı kadınlardan esinlenilmişdir.
>>Erkek: Sanat eserlerinin % 90'ı erkekler tarafından yapılmışdır.

>>Kadın: Uzağa işeme, uzağa tükürme, yüksek sesle geğirme gibi aptalca karizma krikolarımız yok
>>Erkek: Ortamın en güzeli olma, en zayıf olma, en pahalı giyineni olma, en zengin kocayı bulma gibi krikolarınız var ama

>>Kadın: Askere gitmiyoruz
>>Erkek: Hamile kalmıyoruz

>>Kadın: Kol saatimiz de aynı zaman da hesap makinesi, takometre, barometre, termometre ve radyo olması gerekmiyor.
>>Erkek: Çantamızda ruj, allık, pudra, yedek çorap,ıslak mendil, vs taşımamız gerekmiyor.

>>Kadın doğum günü, evlilik yıldönümü gibi özel günleri parmağımıza kırmızı iplik bağlamadan da hatırlayabiliyoruz
>>Erkek: Ütüyü fişde, yemeği ocakta, arabanın anahtarını kontakta unutmuyoruz. Bunlar daha faydalı.....

>>Kadın: Ortalıkta alakasız her türlü nesne ve sözcükten cinsel çağrışımlar çıkarıp günün yarısını seks düşünerek geçirmeyiz...
>>Erkek: Valla geyik olsun diye yapıyoruz. Hem siz günün yarısını güzelleşmeğe çalışarak geçiriyorsunuz. HANGİ AMAÇLA : ))

>>Kadın: Kel olmuyoruz (pu ha ha ha)
>>Erkek: AMA GÖĞÜSLERİNİZ SARKIYOR!!!

Sayfa: [1] 2 3