Mart 29, 2024, 03:56:45 öö

Gönderen Konu: Bu olaylar kopturur...  (Okunma sayısı 1304 defa)

Çevrimdışı aLtuηbas!

  • Daimi Üye
  • İleti: 1111
  • Karma: 0
    • Profili Görüntüle
    • E-Posta
Bu olaylar kopturur...
« : Nisan 18, 2009, 20:24:13 ös »
BU OLAYLAR KOPTURUR

Malum servis söförümüz trafikte hareket edemez halde beklerken (gayet de haklıydı çünkü önündeki arabalar kuyruk olmuştu) arkadan kornaya abanan araç sahibine camdan sarkarak:
-'Pokemon'muyum lan ben arabaların üzerinden uçayım' diye bağırarak tüm servisi yere yıkmıştı.
 

--------------------------------------------------------------------------------

Yetmiş sekiz yaşında, tonton bir babaannem var. Ne kadar modern olsa da gelişmiş teknolojiye ayak uydurmakta epey zorlanıyor. Buna en güzel örnek evimi aradığında telesekretere bıraktığı not.
 - Babaannesi aradı dersiniz.
 

--------------------------------------------------------------------------------

Olay, bir arkadaşımın annesinin gözetmen olarak bulunduğu ilkokulu dışardan bitirme sınavl arından birinde gerçekleşiyor. Dışardan bitirme sınavı ya, yağlı ballı adamlar da var sınavda. Gözetmenler sınav sırasında sıraların arasında dolaşıyorlar. Tam o sırada gözetmen bakıyor, adamın biri soruların hiçbirine cevap verememiş; acıyor adama. 'Maddenin üç halini yazınız' sorusunu parmağıyla işaret ediyor ve adamın kulağına eğilip cevabı fısıldıyor:
 'Katı, Sıvı, Gaz.'
 Sınav kurulunu dumura uğratan an cevap kağıtları okunurken gerçekleşiyor. Sorunun cevabı, kağıtların birinde aynen şöyle yer alıyor:
 - Katır, Sığır, Kaz.
 

--------------------------------------------------------------------------------

Sene 1992, üniversite yılları. Anneannemin haç parasıyla zar zor bir bilgisayar kapatmışız ama printer'a para kalmamış. Akşam vakti printer'ı olan bir arkadaşa gidip aleti ödünç aldım, eve dönüp proje çıktısı alacağım.Ankara'da her kış olduğu gibi yerler yine buz. Kayıp düşer de alete bir zarar veririm korkusuyla bir taksiye bindim. Daha iki dakka olmadan polis çevirdi, taksici kenara çekti, sonra arabadan indi, kimliğini gösterdi. Ben kucağımdaki cihazın inmemek için uygun bir bahane olduğu düşüncesiyle elde kimlik arabada bekledim. Polis abi geldi, kapıyı açtı, ve aramızda şöyle bir diyalog geçti:
 - O ne len ööle?
 - Printer (yanındaki öteki polise dönerek)
Ecnebi oğlum bu. Sonra gülümseyerek kapıyı kapattı. Güle güle manasına ikisi birden el salladılar, tekrar yola koyulduk. 500 metre kadar gittikten sonra şöför gene kenara çekti, çünkü gülmekten arabayı kullanamıyordu.
 

--------------------------------------------------------------------------------

 Ecevit 1997 yılı seçim kampanyasında konuşuyor:
 -Bu düzen değişecektir.
 Bir vatandaş bağırmış:
 -Düzen hayatından memnun; düzülen ne zaman değişecek?
 

--------------------------------------------------------------------------------

 Abimiz koyu kahverengi deri, yarım botu alıp k asaya yanaşıyor.Kasadaki kız botları poşete koyarken, sayın abimiz de soruyor;
 - 43 lira değil mi?...
 - Kız, 'Ne münasebet' der gibi bakıyor ve 'Bunlar orijinal deri...İndirimli fiyatı 180 lira.'
 Abimizin bitiş cümleleri, kızcağızın kopuş anına denk geliyor;
 -Olur mu hanımefendi, altında 'Size 43' yazıyor...
 

--------------------------------------------------------------------------------

Sene 1968, İstanbul Bahçelievler'de Skripp tükenmez kalemlerinin fabrikası var ve önünde de 98 no lu otobüslerin durduğu otobüs durağı. Bu durak Bahçelievler'den sonraki ilk durak ve anlatacağım olay gerçekten yaşanmış olay. Otobüsle Bakırköy'den Güngören'e giderken Bahçelievler durağında otobüse çok güzel bir kadın bindi. Tam biletini alacağı zaman otobüs hareket etti. Kadın biletçiye bir Şirinevler bileti verir misiniz diye sordu. Biletçi bu otobüs Şirinevler'e gitmez deyince bayan durdurun otobüsü ineceğim dedi. Biletçinin cevabı ha yli ilginç oldu.
 - Hanım, hanım kalktı bir kere Skip'te indireceğiz.
 Bu lafı duyunca kadının yüzündeki ifadeyi görmenizi isterdim ( bu arada Skip otobüs durağının adı )
 

--------------------------------------------------------------------------------

İzmir'de 15 yıl kadar oluyor, maçta yanıma süzme Karadenizli müthiş çenebaz bir vatandaşımız düştü. Günün olayı idi Nataşa konusu. Evli idi, onun da ilgisi vardı Nataşalara.. Dayanamadım sordum. 'Karınızı aldatmak nasıl bir duygu' diye acaba? Suçluluk duymuyor muydu? Verdiği cevap şu oldu:
 - Onlar da karı diye yıllarca bizi aldatmışlar dur da!
 

--------------------------------------------------------------------------------

 Temizlikçi bir kadın dışardan İlkokul diploması almak için sınava girer. Tabiat bilgisinden sorular ve cevaplar şöyle:
 -Soru Mide ne iş yapar?
 -Cevap Sindirim yapar, yediklerimizi öğütür.
 -Soru 'Akciğer ne iş yapar ?'
 -Cevap Solunum yapar, bizi yaşatır.
 -Soru Kalp ne iş yapar?
 -Cevap Dolaşım yapar.
 -Soru Beyin ne iş yapar?
 -Cevap Bizim apartmanda kapıcılık yapar.
 

--------------------------------------------------------------------------------

Yıllar önce bir Karadeniz kasabasında görev yaparken, kansızlık nedeniyle başvuran bir hastamı muayene ediyordum. Konjoktiva dediğimiz alt göz kapağının içine bakarken, bir yandan da :
 'Amca sende basur mu var?' dedim. Kansızlığın baş sebeplerinden biridir ve Karadeniz'de bu duruma sık sık rastlanır. Amcanın dışarı çıkarken yanındaki arkadaşına söylediğini hâlâ hatırlarım... 'Ne doktormuş be, helal olsun..! Gözümden baktı, dötümdekini gördü.'
]