Mart 29, 2024, 14:57:57 ös

Gönderen Konu: Troll olmak içinde belli bir yetenek gerekiyor demekki  (Okunma sayısı 2651 defa)

Çevrimdışı fıfat2

  • Daimi Üye
  • İleti: 698
  • Karma: 5
  • Yok ben almıyım
    • Profili Görüntüle
Troll olmak içinde belli bir yetenek gerekiyor demekki
« : Aralık 17, 2011, 00:59:53 öö »
Arkadaşlar ilgili troll Ekşisözlük de owencan rumuzuyla yazan baya ünlü bir troll dür hatta bu arkadaşa 162 sayfalık methiye(!) düzülmüştür

Malum yazı:

çok güzel giden bir ilişkim, mükemmel bir sosyal çevrem ve inanılmaz rahat bir yaşamım vardı. bi gün kankam rıfat geldi yanıma "akşam erhanlardayız özlem'e de söyle" diyerek. erhan zerre samimiyetim olmayan hatta kıl kaptığım bir adamdı. üniversitenin en gıcık en kıl adamı yarışması yapılsa zirveye oynardı ya da en azından ben öyle düşünüyordum. özlem 2-3 ay önce tanıdığım güzel şirin bir kızdı. onla ilişkimize 3 hafta bile süre vermemiştim başlarda ama 3 ayı devirmiştik. gitmek istemediğimi hissettirecek şeyler söyledim rıfat'a doğrudan gitmem demeden. rıfat kankalıkla ilgili bikaç şey zırvalayıp ikna etti beni. erhan'dan biraz daha bahsedeyim babası karanlık bir adamdı erhan'ın medyatik olanlarından değil ama daha gizli kalmış daha korkulan bir adamdı. erhan'da kurtlar vadisi memati triplerinde bir adamdı zaten dibine düşen armuduydu babasının. ama babasına duyulan saygının yüzde biri bile duyulmazdı ona, hepimiz inceden tırsardık ama amfiye her indiğinde ağzımızla kurtlar vadisinin jenerik müziğini çalmaktan da geri kalmazdık. sigarasını yakışı bile ayrı bi filmdi bu adamın, sigara ağzında 5 dakika memati bakışlarıyla süzdükten sonra ortamı yakardı sigarasını. pek fazla arkadaşı yoktu, okulun salak ama taş sarışınlarından bir kız arkadaşı vardı. kompleksif yapısını kıza karşı da gösterirdi, kızın sigarasını yakmak isteyen kendisinin 2 katı adama "hoop bilader biz yakamıyoz mu ne ayaksın sen" tarzında konuşurdu mesela. çocuğun çakmağı erhan'ın götüne sokmamasının sebebiyle aynıydı rıfat'ın bu tek arkadaşı olmayan adamla arkadaş olmak isteme sebebi; babası.

saat 7 gibiydi erhan'ın dağ evine gittiğimizde. hayatımda gördüğüm en görgüsüzce döşenmiş evdi. altın sarısı duvarlar, kırmızı koltuklar, salon düzeniyle zerre alakası olmayan tv vs. ben, kız arkadaşım özlem, rıfat, kız arkadaşı, erhan ve kız arkadaşı ece dizilmiştik masaya. erhanla ece yoldan beri fısır fısır bişeyler tartışıyorlardı ama. erhan surat asıyor ağzından tükürükler saçarak kızıyor, ece ona bişeyler anlatıyordu. neyse oturduk masaya demlenmeye başladık hafiften ama masada hissedilebilir bir gerginlik var. ev sahibimiz erhan da hissetmiş olacak ki neyse diyerek kesiyor kız arkadaşıyla tartışmasını ve 2 şişe viski getiriyor.

şişenin birini bitiriyoruz. rıfat'ın kız arkadaşı sızıyor olduğu sandalyeye. daha önce de çıktığımız bir uludağ gezisi sırasında otobüste içtiği bir kadeh şaraba dayanamayıp otobüsün ortasına kusup tatilin içine sıçmış bir kız olduğundan elleşmiyoruz. rıfat yandaki divana yatırıyor onu. gelirken "ortam da sessizleşti durun bir müzik kanalı açayım" diyerek açıyor tv'yi. erhan bağırıyor; "kim izin verdi oğğğlum sana" hassiktir diyorum içimden çünkü biliyorum bu herifin ayık hali hayvani kompleksli, sarhoş hali hiç çekilmez. rıfat hemen ezilip büzülüp özür diliyor, onun adına utanmama neden olacak mimikler eşliğinde. "ne müziği lan oğğğğlan mısın oğlum sen" diyor erhan, "maççç açacaz maç" gerizekalı saatten de haberdar değil diye düşünerek bakıyorum saatime 12'ye geliyor. "nah bulursun yavşak bu saatte maç" diyemeden içimden banttan bir newcastle maçı buluyor. sırf ibneliğine, götlüğüne, yavşaklığına sesini son ses açıyor. neredeyse 1 km'ye kadar yerleşim yok rahat piç kurusu, kendisiyle muabbet eden de yok masada, bizim de muabbetimizi piç etmek maksat. sigara küllerini bi sikim içmediği halde sabahtan beri hayvani tıkınan rıfat'ın tabağına bırakıyor. özlem de korkmaya başlıyor yanımda sıkı sıkı tutmaya başlıyor ellerimi. korkaklıkla yavşaklık arasındaki çizgideki yerini inatla koruyan rıfat sanki doymuş da yemeği bırakmış gibi karnına dokunuyor "uuffff iyi yedik be" diyerek. rıfat yavşaklığın tarihini yeniden yazıyor adeta masada.

iyice sapıtmaya başlıyor erhan kibritleri yakıp yakıp atıyor rıfat'ın üzerine. gözünden alevler çıkacak resmen adamın, rıfat yavşaklığın tarihine çağ atlatan hareketler içerisinde bulunmaya devam ediyor sanki adam şaka yapıyormuş gibi "eheheheh", "hihihihi" sırıtıyor her kibritte. o sırıttıkça erhan abartıyor. kaşığını mancınık olarak kullanıp yoğurt atıyor ki dayanamayıp müdahil olma kararı alıyorum o an. ama kız arkadaşı ece benden hızlı çıkıyor "aşkım lütfen kaçmasın tadımız" diyerek. erhan alev küpü "neyin tadı lan neyi tadı sen bana bu ibnenin seni neden ne zaman facebook'a eklediğini söyle önce kaltak?" diyor. sabahtan beri biliyordum bir mesele olduğunu, erhan'ın da ilkokullu detected bir insan olduğunu ama bu kadar salakça bir mevzudan kaynaklanması süprizdi benim için. rıfat "abi arkadaşız yani biliyosun kız arkadaşım var benim yanlış olmaz ki bizde yengem ece benim" falan devam ediyor saçmalamaya. bu kadar sikten bir ortama getirdiği için hem küfür ediyorum rıfat'a hem yaşadıklarına müstehak diyorum o ana kadar. "tamam lan tamam anladık kesin kodumun angutları" diyor.

20-25 dakika kadar geçiyor. bu erhan lavaboya kalkıyor küfrede küfrede. rıfat hemen karizma toplamanın derdine düşüyor "çok içti abijim çok, yoksa 10 numara adamdır erhanım". sinirden kendimi sikecek noktaya geliyorum ama özlem'i de düşünerek hiçbir şekilde müdahil olmama kararımı sürdürüyorum. sigara yakıyor ece rıfat refleks olarak çıkarıyor çakmağı, yanmıyor sigara kıza daha da yaklaşıp eliyle perde yaparak tekrar deniyor rıfat. o sırada hayatımda duymadığım kadar güçlü bir ses duyuyorum. 2 el havaya sıkıyor hemen televizyonun önünde lavabodan gelmiş erhan. "ulan yapılır mı lan bana bu orrospunun evlatları yapılır mı lağğn" diyor bir yandan da ağlıyor erhan. namluyu ağzından hangi sırayla çıktığı belli olmayan televizyon sesi nedeniyle zor seçtiğim "abi ateş sigara sadece" kelimelerini söyleyen rıfat'a çevirip inanılmaz bir soğukkanlılıkla kafasına sıkıyor rıfat'ın erhan. "hassiktir laaaan" diye bağırıyorum istemdışı. namlunun yönü kız arkadaşı oluyor 10 saniye bir aradan sonra "aşkhııım aşkhım lütfeeen lütfen hayatım" diye yalvarıyor kız. hayvan herifin gözü dönmüş ama 3 kurşun da eceye sıkıyor sebepsiz yere. donup kalıyoruz özlem'le. 20 saniyede iki gencecik insan ölüyor gözlerimizin önünde. rıfat'ın kız arkadaşına bakıyorum istemdışı kız angus gibi yatıyor halen dünyadan habersiz. namluyu yere indirmesi için ettiğim saliselik dualar cevap buluyor, aşağı doğru indiriyor namluyu ama sonra saliselik bir ani dönüşle özlem'in biricik aşkımın beynini dağıtıyor kör bir kurşunla. hayatım boyunca ne düşündüğünü beyninden ne geçtiğini merak ettiğim tek kızın fiilen görüyorum beynini . özlem'e üzülmekle kendi hayatım için endişe etmek duygularını aynı anda yaşıyor bir yandan da adama bakıyorum. namluyu yine kaldıracak belli ama tiyatral takılıyor adi ruh hastası. sonra çok ilginç birşey oluyor ve zaten hayvani şekilde sesi açık olan televizyon über bir sesle yankılanıyor "michael owen michael owen attı sayın seyirciler son dakikalarda gelen mükkemmel bir gol" gayri ihtiyarı arkasını dönüyor irkilerek, bende direk oraya bakıyorum tabi. rıfat'ın kız arkadaşı uyanmış ne oluyo yaa bakışlarında. ani bir panikle ona da iki tane sıkıyor erhan dönmüşken arkasını. beni boş bıraktığını anladığı anda geçiriyorum viski şişesini kafasına o da kalan son kurşununu harcıyor ama sıkmak istediği yer olan kafam yerine bacağıma gidiyor kurşun şişeyi yiyince.

polis ve ambulans çabuk geliyor. erhan hapse ben ve rıfat'ın mucize eseri kurtulan kız arkadaşı hastahaneye gidiyoruz. babası tarafından "benim öyle silahsıza silah çeken racon özürlü kancık bir oğlum yok" denerek reddedilen erhan ilk haftadan asıyor kendini kemeriyle. şahit olmadım anlatanların yalancısıyım ama babası cenazesine bile gitmiyor erhan'ın. doktor uzun bir süre evde yatmam şartıyla izin veriyor gitmeme. yattığım günlerde uğraşacak birşeyler ararken tanışıyorum sözlük konseptiyle. nick ararken zorlanmıyorum fazla "can"ımı bana bağışlayan ve attığı golle bir nevi "can"ımı kurtaran "owen" varken.



http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=%2326544283


Sizcede bu adam kalbur üstü bir edebiyatcı kadar yazmamışmı bu adamı ve muadillerini yıllardır troll diye aşağılıyoruz ama trollük de belli bir yetenek ve tarz gerektiriyor.

Çevrimdışı WatCheR

  • FifaDelisi
  • Daimi Üye
  • İleti: 2148
  • Karma: 77
    • Profili Görüntüle
Ynt: Troll olmak içinde belli bir yetenek gerekiyor demekki
« Yanıtla #1 : Aralık 17, 2011, 11:40:59 öö »
owencan geliştirmiş kendini bayağı ama ilk yazılarını okursan troll ünvanını hakettiğini görürsün. Sözlüklerde sırf ilgi çekmek için saçma sapan şeyler yazan adamlar çok.
Ama bunu okunur ve esprili şeylerle ypanlara troll denmesine ben de karşıyım.

Ekşi sözlükte carl barat ın entrylerini okumanızı tavsiye ederim. ama biraz +18 :)

Çevrimdışı Thecollector

  • Daimi Üye
  • İleti: 1207
  • Karma: 13
  • İnsan
    • Profili Görüntüle
Ynt: Troll olmak içinde belli bir yetenek gerekiyor demekki
« Yanıtla #2 : Aralık 18, 2011, 15:58:22 ös »
Çok ilginç insanlar var Ekşi'de. :/
"Only a human mind could invent something insipid as love"