Mart 28, 2024, 18:43:35 ös

Gönderen Konu: 2. Abdülhamid'in Atatürk'ü Hapse Attırma Meselesi  (Okunma sayısı 4305 defa)

Çevrimdışı fıfat2

  • Daimi Üye
  • İleti: 698
  • Karma: 5
  • Yok ben almıyım
    • Profili Görüntüle
2. Abdülhamid'in Atatürk'ü Hapse Attırma Meselesi
« : Eylül 29, 2011, 14:57:41 ös »
Mustafa ARMAĞAN'ın Yazısı

“Abdülhamid devrinin her 24 saati bin muammayla doludur.” 1930’larda sıkı bir Abdülhamid düşmanı iken 1960’larda tam tersine koyu bir Abdülhamid hayranı olarak karşımıza çıkan yazar Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu’nun bu cümlesi beni çok düşündürmüştür.

Her 24 saatine binbir muammayı doldurmuş bu karmaşık iktidar döneminin kıvrımları arasında saklanmış nice olay ve çehrenin gerçek yüzü, ağır ağır aydınlanmakta.

Anlatacağım olay da, bizzat Mustafa Kemal tarafından en az iki defa dillendirildiği halde, Atatürk’ün resmi biyografilerinde ya geçiştirilmiş yahut da yazıldığı halde dikiz aynamıza bir türlü girememiştir. Bugün vefatının 90. yılında Sultan II. Abdülhamid’i rahmetle anarken, onun “muamma”larından birini daha büyüteç altına alıyoruz.

21 Ekim 1904’te, 24 yaşında Harp Akademisi’nden kurmay yüzbaşı olarak mezun olan Mustafa Kemal, birkaç ay kadar tayinini bekleyecekti. Bir süre sınıf arkadaşı Ali Cebesoyların Kuzguncuk’taki yalısında misafir kalmış, daha sonra yine tayin bekleyen birkaç arkadaşıyla birlikte Beyazıt-Gedikpaşa civarında bir Ermeni’nin apartman dairesini kiralamışlardı. Burada toplanıp memleket sorunlarını görüşürken, kurtuluş için Meşrutiyet yönetiminin geri getirilmesinin şart olduğu, bunun için de ordunun Saray’ı sıkıştırması gerektiği üzerinde görüş birliğine varmışlardı. Bu amaçla her biri atanacakları yerlerde birer örgüt kuracak, sonra da şubeleri birleştirip hükümet üzerinde baskı kuracaklardı.

Ne var ki, Abdülhamid’in meşhur hafiye örgütünün içlerine sızacağını hesaplayamayacak kadar toydular o sırada.

Toplantılar olanca hızıyla sürerken günün birinde subayken ordudan atılmış Fethi Bey adlı birisini aralarına almak gafletinde bulunurlar. Başlangıçta “örgüt” adına epeyce yararlılıkları görülen Fethi Bey, günün birinde kendilerine yeni bir arkadaşın daha katılmak istediğini bildirir. Önce sözü edilen arkadaşı görmeleri gerektiğini söylerler ve Galata Köprüsü civarında bir kahvede buluşmaya karar verirler. Ancak gelmesi beklenen yeni ‘arkadaş’, Abdülhamid’in has adamlarından Zülüflü İsmail Paşa’nın yaverinden başkası değildir ve yanında bir sürü jandarma da getirmiştir! Meğer acıyarak yanlarına aldıkları Fethi Bey, bir hafiye ve konuştukları her şeyi günü gününe Abdülhamid’e bildirmekte değil miymiş!

İşte bu baskınla Mustafa Kemal, Ali Fuat ve Fethi Okyar da aralarında olmak üzere “gizli örgüt”ün bütün elemanları jandarmalar tarafından yakalanarak hapse atılır.

Bundan sonrası daha da ilginçtir. Çünkü Yüzbaşı Mustafa Kemal, Abdülhamid’in yaşadığı Yıldız Sarayı’nın mabeyn dairesine götürülüp gizli örgüt kurmak, bu amaçla para toplamak, gazete çıkarmak ve toplantılar yapmaktan sorguya çekilmiştir. Kendisi hatıralarında ‘aylarca’ hapiste kaldığını söylese de, tutukluluğunun en fazla iki ay sürdüğünü biliyoruz. (Mezuniyeti 21 Ekim’de, Şam’a tayini ise 11 Ocak’tadır.)

Asıl şüpheyi davet eden nokta, bir Ermeni’nin evinde kalmaları ve Jön Türklerin yasak yayınlarını takip etmeleriydi. O günlerde Ermenilerin Sultan’a bir suikast düzenleyeceklerine dair haberler alınıyordu; Saray’a, Ramazan’ın 15’inde Hırka-i Şerif’i ziyaret edecek olan Abdülhamid’e bombalı bir saldırı düzenleneceği ihbarı yapılmıştı. Padişah, Beyazıt civarından arabayla geçecekti ve onların bu güzergâhta bir ev tutmuş olmaları şüpheyi daha da artırmaktaydı. Nitekim bu ihbar, 6 ay kadar sonra, Mustafa Kemal ve arkadaşları aklanıp Şam’a gönderildikten sonra Ermeni teröristlerin elinde gerçek adresini bulacaktı (21 Temmuz 1905, Bomba Olayı).

Yıldız Sarayı Mabeyn Dairesi’ndeki sorgulama sırasında bizzat Abdülhamid’in sorgu odasına kadar geldiği ve görünmeyen bir yerde Mustafa Kemal’in cevaplarını dinlediği rivayeti, ta 1931 yılında liseler için hazırlanan “Tarih” kitabından beri dillerdedir ama Atatürk’ün kendisi bize bundan hiç bahsetmemiştir. Annesi Zübeyde Hanım’ın mezarı başında Ocak 1923’te yaptığı konuşmada, şunları söylediğini biliyoruz:

“Hayata ilk hatveyi [adımı] atıyordum. Fakat bu hatve hayata değil, zindana tesadüf etti. Hakikaten bir gün beni aldılar ve idare-i müstebidenin [istibdat yönetiminin] zindanına koydular. Orada aylarca kaldım. Validem bundan ancak mahpesten çıktıktan sonra haberdar olabildi. Ve derhal beni görmeye şitap etti [koştu]. İstanbul’a geldi. Fakat orada kendisiyle ancak üç beş gün görüşmek nasip oldu. Çünkü tekrar idare-i müstebidenin hafiyeleri, casusları, cellatları ikametgâhımızı sarmış ve beni alıp götürmüşlerdi. Validem ağlayarak arkadan beni takip ediyordu. Beni menfama götürecek olan vapura bindirilirken benimle görüşmekten men edilen validem gözyaşlarıyla Sirkeci rıhtımında elemler ve kederler içinde terk edilmiş bulunuyordu.”

Annesinin ağlamaktan gözlerinin zayıfladığını söyleyen genç Mustafa Kemal, yine de ucuz kurtulmuş sayılırdı. Eğer Serasker Rıza Paşa araya girip de Sultan’ı, onların gençliklerine uyup bir hata işlediklerine ikna etmemiş olsaydı, rejimi değiştirmek için gizli örgüt kurmaktan tutuklanmaları ve askerlikten atılmaları işten bile değildi.

Velhasıl, “yıldızın parladığı anlar”dan birindeydi. Günün birinde bugünkü İstanbul Üniversitesi merkez binasında İsmail Hakkı Paşa, Padişah’ın kararını kendisine şöyle bildirecekti: “Şimdiye kadar büyük yeteneklere sahip olduğunu gösterdin… Ama öte yandan, kendinin ve üniformanın şerefini lekelemiş durumdasın… Siyasete ve Padişah’ınıza karşı vatan hainlerinin yıkıcı propagandasına karıştın. Arkadaşlarını da aynı şeyi yapmaları için teşvik ettin. Buna rağmen Efendimiz merhamet göstermeye karar verdi. Ve seni affetti. Yalnız tayin beklediğin Edirne ve Makedonya’ya değil, Şam’a gönderileceksin.”

Mustafa Kemal’in çok yıllar sonra, “Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı” adlı kitabıma da aldığım “Abdülhamid yönetiminin her şeye rağmen hoşgörülü olduğu” yolundaki sözlerinin kaynağı bu af olayı olsa gerek.

Atatürk bu sözü söylediği sırada, İzmir suikastı teşebbüsünden sonra en yakın silah arkadaşlarının idamla yargılandığını mı hatırlamıştı dersiniz?



Arkadaşlar baştan söyleyeyim ben ne Atatürk düşmanıyım nede Kemalist im bu nedenle lütfen böyle ithamlarda bulunmayın sonuçda Tarih yaşanmış olaylardan ibarettir ve bu olayların yaşanmasının sorumlusu ben değilim.
« Son Düzenleme: Eylül 29, 2011, 15:32:26 ös Gönderen: fıfat2 »

Çevrimdışı jesterone

  • Daimi Üye
  • İleti: 8844
  • Karma: 44
    • Profili Görüntüle
Ynt: 2. Abdülhamid'in Atatürk'ü Hapse Attırma Meselesi
« Yanıtla #1 : Eylül 29, 2011, 15:56:24 ös »
Peki bu yazılanların kanıtı nerede? 1. el kaynaklar şunlar bunlar falan.

Çevrimdışı fıfat2

  • Daimi Üye
  • İleti: 698
  • Karma: 5
  • Yok ben almıyım
    • Profili Görüntüle
Ynt: 2. Abdülhamid'in Atatürk'ü Hapse Attırma Meselesi
« Yanıtla #2 : Eylül 29, 2011, 16:10:23 ös »
Peki bu yazılanların kanıtı nerede? 1. el kaynaklar şunlar bunlar falan.
Yazı benim olmadığı için doğal olarak herhangi bir kaynak veremem ancak konuyla ciddi olarak ilgileniyorsan Mustafa Armağan a ulaşabilirsin(Ulaşması kolay bir yazardır) ancak şu kadarını söyleyeyim Mustafa armağanın daha önce birkaç kitabını okumuş biri olarak söylüyorum Mustafa Armağan Kaynaksız yazı yazmaz adam acayip şekilde belge topluyor



Çevrimdışı jesterone

  • Daimi Üye
  • İleti: 8844
  • Karma: 44
    • Profili Görüntüle
Ynt: 2. Abdülhamid'in Atatürk'ü Hapse Attırma Meselesi
« Yanıtla #3 : Eylül 29, 2011, 16:13:10 ös »
Ya tamam topluyodur da hani nerde diyorum bende. Çıkıntılık için değil merak ettiğim için.

Çevrimdışı fıfat2

  • Daimi Üye
  • İleti: 698
  • Karma: 5
  • Yok ben almıyım
    • Profili Görüntüle
Ynt: 2. Abdülhamid'in Atatürk'ü Hapse Attırma Meselesi
« Yanıtla #4 : Eylül 29, 2011, 16:29:28 ös »
Ya tamam topluyodur da hani nerde diyorum bende. Çıkıntılık için değil merak ettiğim için.
Yok Estağfurullah bir insan kaynak istemekle asla hata etmiş olmaz sen doğru birşey yaptın

Konu hakkıdaki belgeleri ise şöyle açıklayabiliriz 1900 lü yıllardan önce herhangi hanedana mensup olmayan kişilerin çocukluk ve gençlik leri hakkında çok fazla yazılı belge yoktur ancak böyle bir soydan gelmeyipde büyük işler başaran(Atatürk gibi)insanlarda vardır ve bunlarında biyografileri için bilgiler lazım gelmektedir bu bilgiler ise ancak o kişilerin günlüklerinden veya yakın çevrelerine anlattıklarından veya yakın çevrelerinin çocuklarına yani ikinci nesile anlattıklarından elde edilmektedir(Tabi bu durum her bilgi için geçerli değil örneğin Atatürk ün kaç yılında hangi ayda doğduğu bilinmiyor)

Çevrimdışı jesterone

  • Daimi Üye
  • İleti: 8844
  • Karma: 44
    • Profili Görüntüle
Ynt: 2. Abdülhamid'in Atatürk'ü Hapse Attırma Meselesi
« Yanıtla #5 : Eylül 29, 2011, 16:30:58 ös »
Sen bana sorumun cevabını yazmadın ki. Neyse tamam boşver.

Çevrimdışı fıfat2

  • Daimi Üye
  • İleti: 698
  • Karma: 5
  • Yok ben almıyım
    • Profili Görüntüle
Ynt: 2. Abdülhamid'in Atatürk'ü Hapse Attırma Meselesi
« Yanıtla #6 : Eylül 29, 2011, 16:49:54 ös »
Sen bana sorumun cevabını yazmadın ki. Neyse tamam boşver.
Alıntı yapan birine üstelikde kaynağı nereden temin edebileceğini yazan birine hala kaynak soruyorsan gerçekten boşver bencede en iyisi bu.

Çevrimdışı jesterone

  • Daimi Üye
  • İleti: 8844
  • Karma: 44
    • Profili Görüntüle
Ynt: 2. Abdülhamid'in Atatürk'ü Hapse Attırma Meselesi
« Yanıtla #7 : Eylül 29, 2011, 16:54:12 ös »
Ben kaynak değil 1. el kaynak veya daha kesin deliller istiyordum ve senin koymanı istiyordum.

Çevrimdışı fıfat2

  • Daimi Üye
  • İleti: 698
  • Karma: 5
  • Yok ben almıyım
    • Profili Görüntüle
Ynt: 2. Abdülhamid'in Atatürk'ü Hapse Attırma Meselesi
« Yanıtla #8 : Eylül 29, 2011, 17:07:19 ös »
Ben kaynak değil 1. el kaynak veya daha kesin deliller istiyordum ve senin koymanı istiyordum.
Atatürk ün veya 2.Abdülhamit in Twiteri olmadığı ve her ikiside bir Hilal Cebeci olmadığı için bu mümkün değil olsa bile hiç umrumda değil çok istiyor merak ediyor veya Nayır nolamaz Atatürk hapise girmedi uleyn falan diyorsan kendin yazarsın Mustafa Armağan a sana belgeleri kaynakları gösterir ha istersede göstermez tıpkı Murat Bardakçının kimselere elletmediği çok kıymetli belgeleri gibi.Yani çıkıntılık yapmak yerine(Büyük bir hata sonucu sana çıkıntılık yapmıyorsun demiştim yalan söyledim hehe) git merak ediyorsan araştır diyorum özet olarak sana kolay gelsin başarılar.

Çevrimdışı jesterone

  • Daimi Üye
  • İleti: 8844
  • Karma: 44
    • Profili Görüntüle
Ynt: 2. Abdülhamid'in Atatürk'ü Hapse Attırma Meselesi
« Yanıtla #9 : Eylül 29, 2011, 17:14:16 ös »
Abi bir şey istemek bile laf yemeye eşit oluyormuş ya pes. Adam akıllı anlattım işte yukarıda daha neyin olayını yaşıyorsun ki? Hayır demek yeterdi yani.