Mart 29, 2024, 17:48:54 ös

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - jesterone

Sayfa: [1] 2 3 ... 212
1
Alıntı Konular / Ynt: Türkiye'de bilim nedeen ilerlemiyor?
« : Eylül 19, 2013, 00:28:23 öö »
Abi bir ara bayağı Radikal Blog'ta siyaset yazdım ben, keşke Türkiye'deki her gazete o kadar homojen olsa demişimdir hep. Bu beyinsiz arkadaş mesela bir ara rabia şeyi koymuştu twitter'ına, islamofobi falan var yazmıştı. Altyapısı muhafazakarlık olan adam ne kadar iyi mizah yapabilir, sonuçta temel mantığı şu,

http://bit.ly/156THLo

2
Alıntı Konular / Ynt: Türkiye'de bilim nedeen ilerlemiyor?
« : Ağustos 17, 2013, 01:35:20 öö »
Mizahsızlığını ironi ile kapatmaya çalışan ve suya sabuna dokunmadan HELAL MİZAH yaptığını zanneden bu tip müslüman/yandaş tiplere ödün verdikçe daha çok MİZAHSIZ ve gerizekalı yazılar/espriler türeyecek ve İnci Sözlük kültürü bitse bile mizahsızlık hep sorun olarak bu ülkede yerleşip öylece kalacak.

O yüzden HE.

3
Konu Dışı / Soliénler
« : Haziran 20, 2013, 01:08:47 öö »
Ulu Çağlar denirdi doğmadan önce insanoğlu ve bulamadan önce yeryüzünü vahşete ve akıtmadan kendi neslinden olanlarının kanlarını. Derler ki varmış insandan önce de bu toprakların hüküm süreni ve kendilerine de Solién derlermiş nesilleri kurutulana dek. Fakat yokmuş içlerinde en ufak kötülük ta ezelden. Kendi içlerinde ayrılmışlar binlerce ırka ve her bir Solién'in başkaymış isteği hayattan. Fakat asla kimse diğerinin isteğine bakmazmış göz ucuyla veya elinden almazmış müstakbel mutluluğunu.

 4 tane Güneş'leri varmış Soilénlerin, yaratıcıları ve ilimcileri de onlarmış yaradılışın başlarına. Bu Güneşlere isim vermişler, bu isimler şu anki mevsimlerin isimleri ile aynı imiş. Kuzey'dekine Kış, Güney'dekine Yaz, Batı'dakine Bahar ve Doğu'dakine Güz demişler nesiller boyu sürmüş bu isimler. Asla güneşleri batmazmış Soliénlerin varlığı boyunca ve asla eksilmezmişler. Soliénler Güneşlerden çok şey öğrenmişler; Güneşlerin müziği ve hitabı etkilemiş onları. Saçtığı ışıkları evlerinin en güzel köşesinde sergilemek, üstlerinde mücevher olarak gezdirmek isterlermiş. Bir sürü Solién yurdu varmış Dünya'da ve hepsinin hanımları ve beyleri bu Güneşleri tek güç olarak benimserlermiş. O güneşlerin varlığı ile varlığına yücelik bahşedilen Doğa ile de çok iyi geçinirlermiş. Topraklarının büyük kısmı ağaçlık ve geniş arazilermiş. Şu an dünyada var olan tüm canlı çeşitlerinden en az 4 katı daha fazla hayvan çeşidi gezermiş bu heybetli ve yeşil ile mavinin tek olduğu topraklarda. O kadar büyük bir doğa sevgisiydi ki bu, tepeden baktığında sırf yeşil görürdün yurdunu Soliénlerin.

 Ölümsüzmüş Soliénler, yaratılacağı kadar yaratılıp dünya sınırları içinde kalmışlar hep. Güneşlerin ilmi ve melodisi korurmuş onları daha yaratılmamış bile olan ölümlerden, bahsedermiş onlara gür çeşmelerin akan berrak sularını. Soliénlerin bu güneşlerden faydalandıkları bu kadar değildi sadece, zanaat ve ahengi öğrendiler o güzel ışık huzmelerinden ve aktardılar oğullarına ve kızlarına. Derler ki bu zanaatların çeşidinin sayısı güneşlerin ömrü kadar sınırsızmış. En az on bin ırk barındıran Soliénlerin milyonlarca lisanı ve dili ve alt dilleri varmış. Severlermiş sözleri, kelimelerin dingin sularında kendi yansımalarını görürlermiş ve bağlanırlarmış sözcüklerin gizemli dünyasına. Bir sürü giysiler ve mücevherler ve eşyalar döşemiş Soliénin hanımları ve kızları. Fakat asla işlememişler bir savaş zırhı, bir silah ve asla konuşmamışlar küfürlü, asla dememişler olumsuz bir şey. Barış ve sükunet kelimelerini bile icat etmemişler bilmedikleri için savaş ve kavgayı. Asla şüphe etmemiş, asla çalmamış, asla yalan söylememişler ve ileride ilk insan lisanlarında "erdem" sözcüğünün yerini almışlar zamanla.

 Özellikle bir Solién toprağı dikkat çekermiş topraklarıyla ve zanaatıyla ve dilleriyle. Adına Türkiye de denirmiş sonraki insan ırklarında fakat Ortak Solién Lisanı bahsedermişler Gûloion diye ve anılmış adı ezgilerde ve bahsedilmiş nice efsanelerde. Bu topraklarda imiş en verimli toprak ve yine bu topraklardaymış en yüce zanaat. Bu topraklar komşu imiş karanlık zanaatların vakıf olduğu topraklara ve zamanla Suudi Arabistan denmiş bu yüce karanlığın ve soğuğun ve güneşsizliğin olduğu topraklara, çağırırlarmış Torgîl diye ve adını bile anmazlarmış başlarına bir şey gelmesin diye. Derler ki en kötü ve pis ve en cahil zanaatler buradan çkmış. Öyle kara ilimmiş ki bu ilmin efendisi olan Ummîgath (sonradan Muhammed denildi) 13 hanımı koynuna almış ve hatta bir tanesini 9 yaşındayken almış. İnsanlar öldürmüş ve kendi ilminin zaferinin önünde duran herkesin kafalarını uçurmuş Ummîgath. Kendi insanlarına bile işkence çektirmiş ve karşı gelmiş güneşlere ve iyiliğe, kan kusmuş etrafa ve reddetmiş tüm ışıkları. Gözü T'illegoth krallığında yani Arap Yarımadası'ndaymış. Ele geçirmiş kısa sürede ve ölmüş. Fakat nutulmamış ilmi ve kara zanaati, yüzyıllar geçmiş üzerinden ve değişmiş hanımları ve beyleri Gûloion'un fakat hala daha Ummîgath'ın ilmi hakimmiş T'illegoth'a. Üstelik Gûlioion'a da sıçrayacakmış bu kötülük fakat bilmiyorlarmış henüz.

 Gûlioion'un yeni sahiplerinin eskilerine göre bir farkı varmış, bunlar Doğu Soliénleri imişler (günümüzde Türk ve Asyalı için kullanılır) ve bu hanımların ve beylerin yüreklerinde büyük bir ateş yanarmış. Değilmiş yüce güneşlerden büyük, fakat içlerinde saklı imiş milyonlarca duygu ve en çok da hırs ve yardımseverlik baskın gelirmiş. Savaşçılık ve ilkellik özellikleri yüzünden barbar ırk olarak da denilmiş onlara fakat yüreklerindeki iyilik kıvılcımları kötülük kıvılcımlarından baskın gelirmiş. Zanaatları ise farklı lisanlarda ve çok çeşitliymiş ve huzur ortamı da Gûlioion'un eski sahiplerinden daha baskın ve daha büyükmüş. Bu huzur ortamı ilmini T'illegoth'tan alan iblisi (günümüzde Tayyip de denir) rahatsız etmiş ve büyümüş nefreti bu huzur ortamına karşı. Gittiği ilim yerlerinden biri Ummîgath'ın karanlık ilmini öğreten bir yapı imiş ve Soliénler o kadar eşitlik kavramını sahiplenen canlılarmış ki bu iblisin bu eğitimi almasına en ufak engel olmamışlar. Fakat başlarına geleceklerden habersiz imiş Gûlioion.

 Gel zaman git zaman, İblis öğrenmiş tüm karanlık zanaatları ve ilmin en pisliğini kullanmış eserlerinde. Yarattığı melodiler uğursuz ve duyanları ezgilere küstürecek kadar güçlüymüş. Gücünü kullanarak Gûlioion'un yeni beyi olmuş kısa sürede ve ilmi gelişmiş ilerleyen senelerde. İlk başlarda eşitlikten tiksinirken sonra o eşitliği kullanarak tüm karanlık sanatların veremediği hasarı vermiş tüm aydın kalplere. Çünkü halkı onu seçmişti sözde ve halkı istiyordu onun liderliğini. O da etti halkına liderlik, kan kustu ilmini aldığı karanlık diyarlara ve yine kan kustu aydınlığın ilmini savunan yüce diyarlara. Durdurulamaz bir halde idi, adeta nefret duyuyordu herkese ve her şeye. Yaptıklarının izahı yoktur sonraki lisanlarda çünkü asla hiçbir varlık olamadı onun kadar iğrenç ve saldırgan. Lanetler okudu güneşlere ve laf etti ilimlerine ve sundukları tüm bu güzelliklere. Ant içti tüm güzelliklerini yok etmeye ve öyle de oldu zamanla. Önce kendi diyarından, Gûlioion'dan başladı işe ve kesip yok etti tüm bitkileri kahpece. Sonra doyurmadı gözünü bu yaptıkları ve yerle bir etti zavallı Soliénlerin barınaklarını ve dikti yerlerine kendi ilminin (cami denildi bu yapılara yüzyıllar sonra) yapıtlarını dikti ve yüzbinlerce yaptırdı onlardan. Asla bırakmadı kara ilmini ve asla saldırmadı bu kötülük zanaatına.

 Akıllanmıştı Gûlioionlu Doğu Soliéenleri ve başkaldırdılar bu doğa ve huzur ve eşitlik katliamına. Doğadan başladılar önce kurtarmaya, İlk Yaratılandı çünkü ağaçlar ve yerine zor gelirdi yüzyıllarca yenileri. Önce ağaçlar için baş kaldırdılar ve büyük bir ayaklanma ile tüm yurt civarında bir hareket başlattılar ve dediler adına Feanvelth. Bir simge haline geldi Feanvelth ve aslında doğa ve yaratılanların en zararsız ve en korunaksızı olan ağaç için başlayan bu hareket dönüştü bir hak arama mücadelesine ve yerle bir etmek istediler iblisi yerinden. İblis ise nefretini kustu ve üfledi toprağa. Toprağın içinden zırhlı ve silahlı askerlerini kustu defalarca ve saldırmaları için gereken emri verdi o çirkin yaratık. Asla silah kullanmamış Soliénler ise kendilerini savunup saldırıya geçtiler fakat mağlup edilmelerine az kalmıştı. Umutları yazmanlar ve yazıcılardı, habercilerdi onlar ve görevleri Soliénleri haberdar etmekti tüm bu durumdan, fakat bu görevi reddettiler ve tatlı geldi onlara bu güç. Bazı yazman ve yazıcılar harici hiçbiri destek çıkmadı Feanvelth'e ve güçsüz kaldılar. Fakat güneşler bu pisliğe daha fazla dayanamadı ve yüce ışıklarını kullandılar Gûioion'a ve yok ettiler oradaki tüm karanlık güçleri ve ilimleri. Derler ki o kargaşada çıkan ışık haznelerine bakanın yok olurdu tüm geçmişi ve tüm geleceği. Bir hiçlikte kalırdı, ne ışığın ne de karanlığın olduğu bir yere hapsolurdu. O kadar yüce bir ışıktı ki, o ışığa Feanvelth Işığı dediler ve tarih bunu asla unutmadı ve bir daha asla ne karanlık ilimlerden ne de ibliste aradılar umutlarını Soliénler ve nihayet konuştu Işığın Efendileri, Yüzce Güneş Dörtlüsü,

"Ey Soliénler! Kim ki bir daha gaflete düşecek ve karanlıktan medet umacak, hele ki bu gaflet içinde olanlar iktidarda olacak ve her kim ki bu karanlık içinde Soliénleri dibe sürükleyecek, size görevimizdir! Bu durumlar içinde bile o iktidar sahiplerini alaşağı etmek göreviniz ve vazifenizdir! Her kim ki size ışığın gücünden başka güç önerir ve her kimki iktidar sahii olmak için kara ilim kullanırsa bunlar zavallılardır! Özgürlük, sizin karakterinizdir ve sizin karakterinizi diğerlerinden ayıran zanaat ve ilim yolunda harcadığınız çabadır! Asla gaipten gelen ve gökten indiği söylenen ilimlere aldanıp ışığın aydınlattığı yolunuza gölge düşürmeyin!"

diye hitap etti ve bu hitap sonradan Güneş'in Geçliğe Hitabesi olarak kaldı.

Jester.

5
Konu Dışı / Ynt: Dev Penis
« : Haziran 16, 2013, 13:26:16 ös »
Beyler muhattap olduğumuz, daha iyi bir yaşam için karşımıza almamız gereken adamların özeti,

http://youtu.be/4t3koKjtpoE

6
Konu Dışı / Dev Penis
« : Haziran 10, 2013, 13:05:08 ös »
Her pazar sabahı olduğu gibi evinin karşısındaki Starbucks'a gidip her zamanki siparişinden söylemişti. Kahveyi getiren garson kıza "Dikkat et canım, laptopa bir şey olmasın." dedikten sonra kahvesinden yudumu alıp işine koyuldu. İşi internette Gezi Parkı'ndaki eylemcilere küfretmekti. "DÖVLÖTÜMÜZÖN POLÖSÖNÖ NOSOL SOLDARORSONOZ" gibi ifadelerin yanında "Eğer hükümeti sevmiyorsanız, koyarız ortaya sandığı atarsınız oyunuzu olur biter. ;) ;)" tarzında "sandığı bile biz koyarız, size noluyo?" gibi bir yaklaşımla internetin ve kahvenin dibine vurmaktaydı. O sıralarda iki tane boğazına kadar ceketini iliklemiş ve başlarında şapka olan adamlar onun siparişinin aynısını alıp çaprazındaki masaya oturup kahramanımızı gözlemeye başlamıştı. Tabii kahramanımız boş durmuyor, internet üzerinden "600 yıllık Osmanlı ruhunu 100 yıllık Kemalist ayyaşları mı yıkacak?" , "Bu olaylar hangi gün başladı? 29 Mayıs! 29 Mayıs ne oldu? İstanbul Türk-İslam güçlerince ve Hz. Muhammed (SAV) emri ile fethi olundu. İşte bu günü fırsat bilen Yunanlılar, Avrupa'dan yardım isteyip ülkede iç savaş çıkardılar. Neden? İstanbul'u geri istiyorlar da ondan!" , "Camide bira içip orayı revir olarak kullandılar!" naraları atıyordu. İki gizemli adam kahramanımıza yaklaştılar ve aralarında şöyle bir diyalog geçti,

- Bizimle geliyorsun.
- Bismillah, bu ne cüret, siz de kimsiniz ALLAH (CC) aşkına?
- Aradığımızı bulduk, o da sensin. Bizimle geliyorsun, zorluk istemiyoruz.
- Ne yani, siz de kimsiniz?

Bu soru üzerine bu gizemli tipler birbirine bakış attılar ve soldaki gizemli tip kahramanımızın boynuna bir bant yapıştırdı. Kahramanımız bantın etkisinde onların dediklerini yaptı ve onları gizli depolarına kadar takip etti. Gizemli tiplerden diğeri bantı çıkardı ve kahramanımızın afallayıp "HANGİ CEHENNEME GETİRDİNİZ BENİ, SİZİ POLİSE ŞİKAYET EDİCEM GÖRÜCEKSİNİZ PİS EYLEMCİLER" diye bağırınıp durdu. Gizemli tiplerden biri şapkasını çıkarıp olayı açıkladı,

- Biz Herceptia gezegeninin Valkpetin uydusunun 576. yerleşim alanı olan Thypotia'dan, neredeyse 10.000 yıl sonrasından geliyoruz. Günümüzde bir sürü canlı çeşidi olsa da insan ırkının nesli gün geçtikçe azalıyor. Biz de canlı çeşitliliğini korumak için görevlendirilen muhafızlar olarak bunu yaptık.

Sözü bittiği gibi gizemli arkadaşı bir mekanik kolu kaldırdı ve ışıklar kocaman bir yapıya vurdu.

- Bu gördüğün insanların yapay ve seri üretimi için gerekli olan iki büyük parçadan biri, mekanik vajina. Yapay ve seri bir üretim için mekanik penis, sizin deyiminizle mekanik yarrak yapmayı da denedik fakat farkettik ki mekanik vajina yapay dölleri kabul etmiyor. O yüzden geçmişe gidip yarrağı bizzat temin etmek istedik. İnan bana bunun için çok uğraştık, öncelikle yapay vajina için bir yer bulmamız gerekti. 21. yy'da burasını uygun bulduk. Sonra zamanda çeşitli insanları yarrak olarak kullandık, Hitler'i bile. Fakat mekanik vajina hiçbir insanı yarrağa benzetemediği için hiçbirini kabul etmedi. Sonunda senin internetten yazdıklarını gördük ve adresine ulaştık. Bugün de seni buraya, yarrak olman için getirdik. Mekanik vajinanın senin gibi bir yarrağı kabul etmemesi çok zor, çünkü şu ana kadar karşılaştığımız insanların içinde en çok yarrağa benzeyen sensin. O yüzden şimdi seni kullanacağız.

Ardından iki mekanik kol, kahramanımızı vajinaya sırtüstü girecek şekilde sokup çıkarmaya başladı. Vajina ilk defa bir yarrağı kabul etmişti, insanlık bu yarraktan kurtulduğu için kendi geleceğini de garantiye almıştı.

 - Jester

7
Sinema / Ynt: The Office (US)
« : Mayıs 19, 2013, 00:20:46 öö »
Michael The Office'in final bölümünde "That's was she said" deyince phen;

http://www.youtube.com/watch?v=caH3acpCsxY

Harbi kız gibi ağladım 25. dakikadan sonra, çok pis ağladım. Hayatımda izlediğim en iyi dizi finaliydi net.

8
Sinema / Ynt: The Office (US)
« : Mayıs 10, 2013, 23:37:35 ös »
Bitti lan. Ciddi ciddi bitti. Çok pis duygu doluyum.

9
Konu Dışı / Ynt: Pokemon
« : Mayıs 08, 2013, 21:07:17 ös »
http://www.dizi-mag.com/pokemon

10 tane sezon var burada.

10
Sinema / Ynt: The Office (US)
« : Mart 20, 2013, 22:30:13 ös »
Geçen günlerde bu dizinin son bölümlerinin çekimleri bitti, resmen bir eksiklik hissettim lan kendimde. Hayatımın dizisi diyebilecek kadar çok sevdiğim bir diziydi, baştan sona bir çok kez izleyip hiç sıkılmadığım tek dizidir herhalde. Tamam son iki sezon o kadar da tatmin etmemişti falan ama yokluğu çok kötü olucak lan. Bir efsane bitiyor resmen. Keşke David Brent'i falan ekleyip öyle devam etseydiniz orospu çocukları ya. Bir Steve Carell'i dizide tutamadınız, üstüne diziyi bitiriyosunuz aq. House gibi efsane bir final de beklemiyorum şahsen. Öfff sikeyim sizi ya bir daha nerede böyle kaliteli bir iş yapıcaksınız. Jenna Fischer da açıklamış sette hep ağladık kızlar olarak diye, ağlayacağınıza Ricky'yi baştan çıkartın bir şey yapın amk. Öyle Pam'in evlilik yüzüğünü taşıyorum maneviyatı var demekle olmuyor bu işler.

Uzatmaya gerek yok aslında, 22 dakikada bir insan en fazla ne kadar kahkaha atıp "HASSİKTİR YAA HASSİKTİR YAAA" diye bağırabilirse hemen hemen her bölüm için o kadar eğlenmiştim, yazık oldu lan. Neyse Ricky'nin bir sürü projesi var zaten, ayrıca bu dizinin bir kopyası olan Parks and Rec. da gayet iyi gidiyor. İdare etmeye çalı ULAN AMINA KODUKLARIM YA BU DİZİ BİTER Mİ LAN OROSPUNUN ÇIKARDIKLARI

11
Konu Dışı / Ynt: Forumun Eski Halleri
« : Şubat 18, 2013, 23:06:01 ös »
Gel sevişelim dedim daha ne yapıyım lan. Bunu bir kıza söylesem şimdiye burda öf neyse cümleyi tamamlayamadım aq

12
Konu Dışı / Ynt: Forumun Eski Halleri
« : Şubat 17, 2013, 02:36:02 öö »
ays özelde sevişelim mi

13
Konu Dışı / Ynt: Forumun Eski Halleri
« : Şubat 16, 2013, 14:22:16 ös »
Cehalet ve köylülük mtluluktur arkadaşlar.

Ayrıca hassiktir o deli adamı niye değiştirdin ya ben onu hala var sanıyorum.

14
Sinema / The Office (US)
« : Şubat 07, 2013, 15:02:20 ös »
Hakkında kitap yazabilecek ve her sayfaya kocaman harflerle KÖPEĞİYİM yazacak kadar çok sevdiğim The Office, Amerika'nın Pennsylvania eyaletinde Dunder-Mifflin adlı bir kağıt firmasının Scranton şubesinde olanları konu alır. Özellikle ilk iki sezon neredeyse hiç ofis dışına çıkmazken sonralar Michaell Scott'ın özel hayatına, Dwight'ın çiftlik maceralarına (MOOOOSSSEEE FUCKIN IDIOOOT) kadar genişleyen senaryolarla adeta BBG deneyimi yaşıyorsunuz. Zaten dizinin en büyük özeliklerinden biri de amatör bir kamera ile hiç dizi müziği/gülme efekti tarzı kamera arkası oyunlarına gitmeden direk/net bir şekilde olan biteni anlatmak. Zaten dizinin ana kurgusu da bir BBC ekibinin bu şubeyi belgesel şeklinde çekmesi. Hatta bu kamera olayının verdiği bazı özellikler (Jim'in kameraya attığı efsane bakış ve interaktif röportajlar) diziye öyle bir hava katıyor ki, ben bu tip şeyleri diğer dizilerde de isterdim açıkçası. Her neyse, karakterleri tanıtmam gerekirse,

- Michael Scott

www.youtube.com/watch?v=m9zDeYlSecg
www.youtube.com/watch?v=bEZU_FiVsW8
www.youtube.com/watch?v=umDr0mPuyQc
www.youtube.com/watch?v=639MNEA1vAI
www.youtube.com/watch?v=3iaujFvs8sc
www.youtube.com/watch?v=yDmQMa2x3yA

Ahaha şu da ayrıca süper

http://www.youtube.com/watch?v=GTqx2y6G1cc

Aslında diğer karakterleri de tanıtacaktım ama Michael Scott bile yeter lan tek başına. Evet.

15
Sinema / Louie
« : Şubat 07, 2013, 14:36:48 ös »
Louis C.K'in ilahlaştığı 3 sezonluk (4. sezon 2014'te çıkıyor galiba) komedi/dram dizisi. Şu ana kadar 39 bölümü çıktı ve hepsine kefilim. Daha önce Louis C.K "Lucky Louie" diye bir sitcom yapmıştı ve o daha basit bir komediydi. Nasıl desem, Seinfeld tarzı ev-apartman yaşamı, Two and a Half Men'deki gibi hazır cevaplık falan. Bu dizi ise daha çok bir adamın hayatı ve o adamın zavallı hayatını güzelleştirme çabası görülüyor. Ayrıca dizinin arasına dizide geçen konularla ilgili Comedy Cellar görüntüleri yayınlanması on numero.

Bu da diziden bir sahne, Louie mastürbasyona karşı olan Hristiyan topluluğunun başkanı Ellen FAPPER ile (kadının soyadı fapper ya, amk ya) mastürbasyonun inceliklerini tartışıyolar.

http://www.videobash.com/video_show/anti-masturbation-vs-louis-ck-38609

Sayfa: [1] 2 3 ... 212